Akıntının yönünü ve şiddetini tayin etme becerisine sahip olamayanların  beyhude çabaları için kullanılan bir tabirdir.
Bunlar ,geçmişten ders çıkarıp geleceğin planlarını kuranlar değil anın hesabını yapanlardır.
Bulundukları mevziyi kaybetmemek için ,oldukları yerde tutunabilmek için çırpınıp dururlar.
Oysa akıntının yönünü ve şiddetini  tayin edenler ,akıntıya karşı kürek çekenlerin dayanma azmini ,gücünü hesapladıklarını ,ona göre bir proje uyguladıklarını unuturlar.
Ellerinde imkan varken ,akıntıya kapılmadan selamete çıkma fırsatı ortada duruyorken akıl körlüğüne teslim olanların cezasını bütün bir bedene çektirirler.
Akıntının gücünü küçümseyen ,akıntının itme kuvvetini hesap edemeyen akıl körleri akıntıyı yarabileceklerine hükmederler.
Ancak sonuçta ileriye gitmek için değil ,daha geriye uçuruma yuvarlanmamak için çırpınıp dururlar.
En sonunda akıntıya karşı dirençleri kırılır ve akıntıya kapılıp giderler.
Milletimiz, ne yazık ki  yüzyıllardır tedavi edemediğimiz bir akıl körlüğü hastalığına yakalandı.
Zaman oluyor bütün enerjimizi ,bütün gücümüzü akıntıya karşı kürek çekmek için harcıyoruz..
Akıntının yönünü ve şiddetini tayin edenler bizi istedikleri istikamete ,istedikleri kadar sürüklüyorlar .
Her seferinde başarılı olmaları ağrımıza gidiyor.
Bu oyuna ,bu projeye karşı çıkanları ,direnenleri ,bu makus talihe son vermek isteyenleri, ne yazık ki kendi içimizdeki aymazların çekim kuvvetini de yanlarına alarak istedikleri yere kadar sürüklüyorlar.
Bugün yeni bir dünya kuruluyor.
Bu yeni dünyada ,kendi yerimizi ,kendi kaderimiz belirlemede söz sahibi olabilecek miyiz?.
Yoksa başkalarının bize biçtiği rolle  yetinecek miyiz?.
Bu soruların cevabının verileceği günlerden geçiyoruz. Ne yazık ki bu yeni dünyanın nasıl bir dünya olması gerektiği ile ilgili sorulara dünya gerçekleri ile örtüşen bir cevap veremiyoruz.
Bu konular aydınlarımızın gündemini yeterince meşgul etmiyor. Kısır iç çekişmelerle ,kavgalarla ,tali meselelerle zamanımızın ve enerjimizin büyük bir bölümünü tüketiyoruz..
Tarihimiz , bize büyük bir sorumluluk bıraktı. 
Kafkaslar'da ,Asya'da, Balkanlar'da, Ortadoğu'da ,Afrika'da dil,din ,ırk ayrımı yapmadan yaşayan milyonlarca insanın gözü ,kulağı bizde .Burada ki sorunlardan kendimizi soyutlayamayız.
Bu bölgelerin tarihinin hemen hemen her safhasında Türkler vardır. Bu bölgelerin tarihi ,Türklerden ayrı düşünülemez.
Ancak bugün sorumluluklarımızın gereğini layıkıyla yerine getirdiğimiz söylenemez. Bizim bıraktığımız boşluğu başka devletler dolduruyor. 
Devletimiz, dünya gerçeklerine uygun bir şekilde yeniden yapılandırılmalıdır. Dünyadaki tüm sorunlara sırtını dönen değil, çözüm üreten bir yapıya kavuşturulmalıdır.
İktidarıyla ,muhalefetiyle tarihimizin bize yüklediği misyona uygun politikalar üretmelidirler.
Muhalefet partileri mevcut pozisyonlarını koruyarak varlıklarını sürdüremezler. Akıntıya karşı kürek çekerek mevcut konumlarını daha fazla korumaları mümkün gözükmüyor.
 Akıntının yönünü ve şiddetini tayin edip akıntıyı arkasına alıp ilerlemek varken akıntıya karşı kürek çekmek neden ?  

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

banner51

banner34

banner38

banner57

banner33

banner37