Bizim gençlik yıllarımızda sohbetlerinden zevk aldığımız yetmişli yaşlardaki bir hocamızın zaman zaman hastalıklar dolayısı ile sızlanmalarını dinleyip “İyisin hocam iyisin bize taş çıkartırsın” diye teselli etmeye çalıştığımız anlarda Hoca bize “Çocuklar benim gideceğim yer geldiğim yerden çok daha yakın” şeklinde bugünlerde daha iyi anladığımız felsefi bir cevap veriyordu.
Gençliğin verdiği enerji ve heyecan içerisinde Hoca’nın “Gideceğimiz yer geldiğimiz yerden daha yakın” ifadesini anlayacak ne zamanımız vardı nede anlamak gibi bir düşüncemiz, biz o yıllarda “Hoca bize felsefe yapıyor” diyerek aslında kolaycılığa kaçıyorduk.
Dünyanın hemen her yerinde eğiticiler yüz yıl yerine daha çok “Bir Asır” ifadesini kullanıyorlar, Yüz yıl ifadesinin içerisinde biriktirdiği sorun ve sıkıntılardanmıdır, yoksa o günlerden kaçışmıdır…? B biz daha çok “Asırlık Adam-Asırlık Çınar” ifadelerini daha faza duyduğumuzu hatırlıyoruz.
Bizde yüzyılın yarısı olan yarım Asır denilebilecek süreyi birkaç yıl önceden geçmiş ve ikinci elli yıllık yüzyıla doğru yüzümüzü çevirmiş bir insan olarak şu sıralar Hocanın yıllar ev söylediği ancak bizim fazla umursamadığımız “Gideceğimiz yer geldiğimiz yerden daha yakın” ifadesi ile daha bir fazla ilgili olmak hissediyoruz.
Son birkaç yıldır sağ ayağımızda sol ayağımıza göre biraz daha fazla ağrının olduğunu hissediyoruz, zaman zaman iyice artan bu ayak ağrısı ile ilgili sağımızda-solumuzda olanlara şikayette bulunduğumuzda onlardan “Sen sürekli araç kullanıyorsun, kullandığın araç otomatik vites, Bilindiği gibi de otomatik vites araçlarda debriyaj pedalı olmadığından sol ayağını kullanmıyorsun, dolayısı ile sürekli sağ ayakla araç kullandığın için yük sağ ayağa biniyor dert etme” dediklerinde bizi bir rahatlık alıyor ki sormayın gitsin.
Sağ ayağımız ile benzerlik gösteren zaman zaman ellerimizin karıncalanması, belli dönelmede gözlüğümüzün “artık beni değiştir” diye isyan ettiği anlarda, artık dayanacak gücümüzün kalmadığı zamanlarda gece yarısında yemek zorunda kaldığımız yok denilecek miktardaki kebap sonrası hane halkına “Bana soda yetiştirin” diye çektirdiğimiz eziyetler de işin üzerine iyiden iyiye tuz-biber ekiyor.
Halbuki yirmili yaşlardan sonra hayata atıldığımızda gözlerimiz son derece net görüyordu, şu an kaç tane olduğunu bile hatırlamakta güçlük çektiğimiz ama gençlik yıllarımızda 32 olduğundan emin bulunduğumuz dişlerimizin durumunu anlatmak bile zor, Hele saçlarımız her sabah evden çıkmadan önce özene bezene en nadide şampuanlar ile yıkadıktan sonra pahalı taraklar ile taradığımız güzelim saçlarımızın gidip yerine Havaalanı gibi açık kafamızın durumunu gördükçe “Yıllar ne kadar zalimsiniz” demekten başka çıkar bir yol bulamıyoruz.
Böylesi bir noktada etrafımızı saran ve bizi her gördüklerinde “Yüksel Bey sen hiç yaşlanmayacakmısın, nerede ise otuz yıldır seni tanıyoruz, bir insan hiç mi değişmez” şeklinde tamamen nezaket ve incelik dolu iltifatlar ederken kendilerine “arkadaşlar insan hemen her gün bir arada olduğu kişi yada kişilerdeki fiziki değişimi fark edemiyor, Siz tanıdığınız ve en fazla iki yıl göremediğiniz birisi ile bugün yolda karşılaşın o kişinin iki yıl içerisinde ne kadar fazla değiştiğine anında şahit olacaksınız, hayat çok acımasız” karşılığını veriyoruz.
Dünyanın hemen her ülkesindeki bilim adamları şu sıralar harıl harıl insanlığın yaş ortalamasını yükseltmek ama ondan daha da önemlisi insanoğlunun daha kaliteli bir hayat yaşayabilmesi adına gerekenleri bulmakla meşguller, Biz bu yazıyı kaleme alırken Eski İçişleri bakanı ve Galatasaray Kulübünün eski başkanlarından Ali Tanrıyar’ın 103 yaşında hayata veda ettiği haberi veriliyrdu.
Hayata 103 yaşında veda eden Ali Tanrıyar kadar yaşamak nasıl bir duygu,inanın bilmiyoruz ancak sabah hayata “Merhaba” dedikten sonra aynı gün hayata “Elveda” demek zorunda kalan ve fizyolojik olarak kelebeklere çok benzeyen “Mayıs Sineklerinin” durumunu bildiğimizden “Allah’ım lütfuna, emrine şükür” diye dua ediyoruz.
Bu kadar felsefeden sonra bu yazımızı okumak zahmetine katlanan ve mecburen içi sıkılan, ruhu kararan okuyucularımıza Yüksel Ercan olarak söyleyebileceğimiz nihai ifade “Eyyy arkadaşlar gideceğimiz yer geldiğimiz yerden daha yakın, bunun içinde gerekli olan bütün emareleri her dakika, her saniye yaşıyoruz,Allah herkese hayırlı bir yaşantı versin” şeklindedir.
Elimizden başka hiç bir şey gelmez..
 
 
 
 

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

banner51

banner34

banner38

banner57

banner33

banner37