15 Temmuz’da ki malum cemaat güdümlü darbe girişimi sonrası ülkemizde hava puslu ve birçok şeyi daha net anlamak için sanırım biraz daha zaman gerekecek.  
Eğer 15 Temmuz’da darbe girişimi başarılı olsaydı ülkemizde çok kan dökülecek, karanlık bir sürece girilecekti. Çünkü her baskıcı ve totaliter darbenin var olma ve varlığını devam ettirme nedeni öldürmek ve yok etmek üzerine kuruludur. Bu yüzden darbe girişiminin halkın karşı koyması ile püskürtülmesi Cumhuriyet ve demokrasimiz adına çok önemli bir kazamındır.
Bir kere şunun çok iyi bilinmesi gerekiyor ki, demokrasiyi ve Cumhuriyeti korumak ve yaşatmak bu ülkenin birlik ve bütünlüğünü, gönencini isteyen herkesin birincil görevi olmalıdır. Ancak demokrasi içinde daha özgür bireyler ve toplum olarak yaşantımızı sürdürebiliriz. 
Demokrasinin olmadığı hiçbir yerde insan hakları, özgürlükler olmaz ve yoktur.  Bunu anlamak için son büyük darbe olan 12 Eylül darbesini anımsamak yeter. Kardeş kavgasını bitirmek adına demokrasiye çöken darbeciler binlerce kişiyi işkenceden geçirdi, birçok kişiyi idam etti, aydınları, yazarları ve muhalifleri cezaevine tıktı. Sonrasında Türkiye karanlık bir dönemi ve ardından ise bu dönemin birçok sorun ve sıkıntılarını yaşamın her alanında yaşamaya devam etti ve hala da ediyor.  
12 Eylül baskıcı ve faşist darbesinin izleri zaman içinde silinseydi bugün hiç birimiz darbe gibi şeyleri konuşuyor olmayacaktık. Çünkü tarikat ve cemaatleri büyütüp palazlandıran, koruyup, kollayan 12 Eylül anayasası ve yasalarıdır.  Onların koruduğu ve büyüttüğü bu yapılar devlet içine sızdı en önemli noktaları ele geçirip ikinci bir devlet yönetimi gibi ortaya çıktılar. 
Biz o yıllarda bunları yazdığımız zaman din karşıtı gibi suçlandık ama zaman bizleri haklı çıkardı.
Sonuç olarak Cumhuriyet ve demokrasi hepimizin yaşamını birinci derecede ilgilendiriyor. Sahip çıkalım, koruyalım.  Hangi görüşten olursa olsun ve kim iktidarda bulunursa bulunsun meşru ve demokratik yollardan seçilmiş iktidarların yanında olmalıyız çünkü bu demokratik bir görevdir.
Atatürk  çok net ifade etmiş:
“Efendiler ve ey millet iyi biliniz ki Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz. En doğru ve en hakiki tarikat, tarikatı medeniyedir. Medeniyetin emir ve talep ettiğini yapmak insan olmak için kafidir.”
GEBZE DÜŞMANLIĞI YAPANLAR
Gebze’yi küçümseyen bir takım kişiler var, bunlar bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmuş gerçekten de kara cahil ve art niyetlidir.  
Gebze’yi sadece ilçe olarak görüyor, tarihini, geçmişini bilmez ama bol keseden saldıkça sallıyor. Gebze’ye karşı önyargılı olabilirsin fakat aklı başında şeyler ifade et. Kulaktan dolma şeylerle kendini ve başkasını kandırma, yanıltma.  
Gebze sizin hafızanızın alamayacağı kadar önemli bir merkezdir.
Gebze ile ilgili takıntıları olanlar dün vardı bugün var yarında var olacaktır. Hele şu siyasiler için Gebze her anlamda kullanılacak bir malzemedir. 
Akla hayale gelmeyen saçma sapan istekler ve bitip tükenmek bilmeyen saçmalıkların ardı arkası kesilmiyor. Neymiş, Gebze Çayırova’nın, Darıca’nın Dilovası’nın haklarını gasp ediyormuş, önemli kurumlar hep Gebze sınırları içindeymiş gibi bir sürü ipe sapa gelmez lakırdı. 
Güya Çayırova, Darıca ve Dilovası’nda bir yerlere aday olacaklar ya bunun içinde Gebze’yi kötülersek puan kazanırız diye düşünüyorlar. Oysa bilmiyorlar ki cahillikte açık ara öndeler. Geçmişte birçok yazımda ifade ettim, Gebze öteki ilçelerle kıyaslanamaz. 
Gebze’nin yerleşim tarihi M.Ö. XII yüzyıla kadar dayanır. Gebze, eski Yunanlıların, Romalıların, Bitinya diye belirttikleri coğrafi bölgenin içinde yer alıyor. Gebze’nin şimdi ki yeri M.Ö. 281-246 yıllarında Kral 1. Nicomede'nin egemenliğindeki Bitinya Krallığı döneminde Dakibyza ve Libyssa adında yerleşmeler vardı. Bu yerleşimler daha sonra ki süreçte Gebze adını alacaktı.
Peki, o yıllarda Çayırova, Dilovası diye bir yerleşim bölgesi var mıydı?
Tabiî ki hayır.
GÜNDÜZ VAKTİ ADAM ARIYORUZ
Yunanlı filozof Diyojen bir gün gündüz vakti elinde fenerle Atina sokaklarını gezmeye başlıyor. Tabi onu görenler soruyor:
“Hava açık niye fenerle dolaşıyorsun?” 
Diyojen cevap vermiş:
“Adam arıyorum!”
Aynen öyle, bizde bu kirli ortamda gerçekten adam arıyoruz. Sözü ile özü bir olan, çıkarcı ve bencil olmayan, paranın tutsağı olmayan, kalbi insan sevgisiyle dolu insanlar arıyoruz.  
Bulur muyuz?
Bilemiyorum…
Ancak yine de iyi insanlara olan umudumuzu kaybetmedik.
 

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

banner51

banner34

banner38

banner57

banner33

banner37