Her devrin kurbanları, seçilen hedef kitle içerisinden kahraman olmaya fazla hevesli, aklını kullanmayı düşünemeyen veya beceremeyenlerden seçilir.

Yıllar geçse de, kişiler, kurumlar, devletler değişse de bu konuda uygulanan yol ve yöntem değişmez.

Önce kendi emperyalist emelleri için tehdit olan toplum veya devlet içerisinde, arıza çıkaracak, kendi işlerini kolaylaştıracak hedef kitlenin tespitiyle işe başlarlar. 
Seçtikleri hedef kitleyi besleyip büyütürler.

Kulaklarına kahramanlık türküleri söylerler.

Sonra toplum içerisinde, devlet içerisinde bir kargaşa ve çatışma ortamı yaratmaları için teşvik edilirler.

Tıpkı insan vücuduna önce virüs enjekte edilip, besleyip büyütülmesi sonucu virüslerin saldırıya geçmesiyle, vücudun bağışıklık sisteminin kendiliğinden hareket etmesi gibi bir sonuç bekleniyor.

Virüsler devamlı beslenip büyütüldüğü için bir zaman sonra insan vücudunun bağışıklık sistemi zayıflar ve çöker.

İşte küresel şer çeteleri o günü sabırla bekler ve sizi oksijen çadırında ki havaya muhtaç halde diledikleri gibi yönetirler, yönlendirirler. 
Bu konuda çok mahir olduklarını kabul etmek gerekir.

Bu savaşın kazananı emperyalist kuvvetlerdir. 
Kurbanları kahramanca bir birlerini boğazlayan, aklını, fikrini kiraya vermiş kişilerdir, toplumlardır, devletlerdir.

Bu oyunu, Libya’da, Irak’ta, Suriye’de, Panama’da, Nikaragua’da dünyanın birçok noktasında yıllarca denediler ve hepsinde ne yazık ki başarılı oldular.

Kurbanları Suriyeli, Iraklı, Libyalı, Panamalı masum hiç bir şeyden habersiz yaşayan yerel halklar.

Varlık içerisinde, yokluğa muhtaç olan insanlar neye hizmet ettiklerini bilmeden kılıçlarını birbirlerine doğru çektiler.

Diğer insanlar bunları seyretti, kendilerine bir gün sıranın gelmeyeceğini düşündü ama nafile.

Bu bölgeleri sömürenler, bir avuç azınlık hep kazandı.

Bütün zulümlerin başlangıcında hep aynı akılsızlık, tepkisizlik ve duyarsızlık yatar. Naziler emperyalist emelleri için Yahudileri toplarken, Yahudi olmayanlar sustu, Filistin’de Müslümanlar katledilirken Müslüman olmayanlar sustu.

Kadim şehir Bağdat bombalar altında can çekişirken Şam sustu, Tahran sustu. Çünkü bu saldırılardan kendileri etkilenmiyordu. 
Hatta belki de bu saldırılara çanak tuttular. Ancak bir gün sıranın kendine geldiğinde herkesin susacağını hiç kimse hesap etmedi, etmiyor.

Bugün terör ve terörizmi bir toplumun, bir devletin içine virüs olarak enjekte edip gerçek niyetlerini terörün arkasına gizleyenlerde hep aynı küresel şer çeteleridir. 
Dünya üzerindeki egemenliklerini sürdürmek için terörü bahane ederek, geldiler bu bölgelere yerleştiler.

Öyle görülüyor ki gitmeye de niyetleri yok. “Yeni Dünya Düzeni “yeni kurbanlar sayesinde kurulmaya çalışılıyor.

Aman ha dikkat edelim.

Bu yeni virüs “terörizmle” mücadele ederken iç bünyemizi, bağışıklık sistemimizi güçlendirmeyi ihmal etmeyelim.

Yeni düşmanlar edinmekten, düşman cephesini genişletmekten, suni gerilimler den uzak duralım.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

banner51

banner34

banner38

banner57

banner33

banner37