banner55

Kimi Hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne bela..

Kimi Hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne bela..

Yavuz ERCAN
Yavuz ERCAN
20 Aralık 2016 Salı 23:42
 Kimi Hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne bela..
Kurtuluş Savaşı yıllarında bıçağın kemiğe dayandığı koşullar olduğunu ve ölünceye kadar savaşmaktan başka çare olmadığını düşünen Başkomutan Mustafa Kemal, Sakarya Meydan Muharebesinde  ordularına şu emri veriyor: “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh, bütün vatandır.”

Atatürk'ün Sakarya Muharebesi sırasında söylediği bu söz, işgal altındaki ülkemizin, sadece bir kısmında oluşturulan bir savunma hattının yeterli olmayacağını, bütün vatanı içine alan bir savunma ile gerçek anlamda savunma yapılabileceğini ifade eder. 

Bu sözle, birlikte mücadelenin, destekli savaşmanın önemi vurgulanmakta ve karış karış müdafaanın tüm ülkeye yayılmasıyla başarı kazanmak hedeflenmektedir. 

Milli mücadelenin başarıya ulaşmasını sağlayan hedefi ifade eden çok anlamlı bir konuşmadır.
Türk milletinin o günlerde de nasıl bir bela ile karşı karşıya kaldığını son derece net bir şekilde gören İstiklal Marşı Şairi Mehmet Akif 'Çanakkale Destanı' isimli eserinde içerisinde bulunduğumuz durumu “Eski Dünya, Yeni Dünya, bütün akvam-ı beşer, /Kaynıyor kum gibi, tufan gibi, mahşer mahşer/Kimi Hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ /Hani, ta'una da züldür bu rezil istila!” şeklinde yorumluyor.

İçerisinde bulunduğumuz süreçte te yaşayan en büyük Şairlerimizden Ozan Arif karşı karşıya kaldığımız tehlikeyi Türk milletine hitaben  “Kör müsün diyorum, hiç kızma, affet/Zıvanadan çıktım, nedir bu gaflet?/Savaş var karşında devlet yok devlet,/Sinsi sinsi  geliyorlar, kör müsün?” diyerek resmen bir savaşın içerisinde olduğumuzu belirtiyor.

Bizi yurt yapmaya çalıştığımız Anadolu coğrafyasından söküp atmaya çalışan emperyalist güçler ve onların içbirlikçiliğini yapan maşalardan birisi olan PKK terör örgütü  vasıtası ile bundan 30 yıl önce başlattıkları saldırılar son dönemlerde artık resmen bir savaş halini almış durumda.

İstanbul’da Beşiktaş stadyumunun hemen yanı başında meydana gelen Patlama sonrasında hafta sonu Kayseri’de Askerlerimize karşı girişilen saldırı sırasında kullanılan metot artık bu işlerin basit bir “kalkışma” olmadığı ve resmen bir Savaş durumu ile karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor.

Kurtuluş savaşı yıllarında bizim başımızı gövdemizden ayırmak niyeti ile sınırlarımıza dayanan güçler herkesin bildiği gibi apaçık bir şekilde ismi-cismi belli olan Devletlere aitti, ancak bugün yaşadığımız durum Ozan Arif’in  “Savaş var karşında devlet yok devlet,” ifadesinden başka hiçbir şey değildir. 

Dolayısı ile buldukları her ortamda bize saldıran köpeklere baktığımızda savaştığımız grupların bir Devlete ait olmadığını ve bu terör örgütüne lojistik ve silah destek verenlerin orta yerde görünmediğini artık hepimiz biliyoruz.

Türk milletine karşı başlatılan bu savaşın sadece bir bölgemize yönelik olmadığı ve bu ateşi başta Marmara olmak üzere bütün yurt geneline yayabilmek adına çok büyük gayretlerin olduğu İstanbul ve Kayseri’de meydan gelen patlamalar ile ortaya çıkmıştır.

İsmine “Çözüm süreci” denilen ancak bizim o günlerde de “Yıkım süreci” olarak tanımladığımız ne yapılacağı belli olmayan günlerin sona ermesinden sona hatırlayınız Diyarbakır’da Güvenlik güçlerimizin tarafından bir binaya yapılan operasyonda 4 katlı binanın tuğla kısmının üzerine yapılan sıva öncesi bütün binaya patlayıcı döşendiği ve bunun gibi çok sayıda canımızı yakacak yapılaşmanın Çözüm süreci denilen o zaman zarfında sessiz sedasız gerçekleştirildiği ortaya çıkmıştı.

07 Haziran tarihinde meydan gelen saldırıların bu kadar ses getirmesi, bizim canımızı yakan içimizi acıtan kayıpları vermemize sebep olan patlamaların ön hazırlığının o çözüm süreci ortamında yapıldığı çok net bir şekilde anlaşılmaktadır, 3 ay-4 ay kendisini kaybettiren, ve ismine “uyuyan hücreler” denilen bu örgüt mensuplarının aylar sonra ortaya çıkması tesadüf olabilirmi.?

Biz bu savaşı elbette kazanacağız, ancak mücadele sırasında alınmayan son derece basit önlemler sayesinde pisi pisine verdiğimiz kayıplar moralimizi bozuyor, biraz daha dikkatli olunsa, daha ciddi istihbarat yapılabilse bu süreci nerede ise kayıpsız geçirme imkanımız var.

Hal böyle olunca iş dönüp dolaşıp bizim üzerinde ısrarla durduğumuz İstihbarat birimlerimizin başarısızlığına dayanıyor, Bilim sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk  Özlü’den sonra Pazar günü CNN Türk televizyonuna misafir olan AK Parti milletvekili Burhan Kuzu İstanbul ve Kayseri’deki patlamalarda “İstihbarat zaafiyeti ” olduğunu ve başta MİT olmak üzere bütün istihbarat birimlerimizin olayın ciddiyetini kavrayarak hareket etmeleri gerektiğini söyledi.

Başta MİT olmak üzere Devletimizin bünyesinde bulunan İstihbarat kurumlarının yenilenmesi, artık yorulmuş ve heyecanını kaybetmiş bürokratların emekliye sevk edilerek yerlerine dinamik güçlerin konuşlandırılması ile göreceksiniz terör belası en alt seviyelere inecektir.

Üzüntümüz büyük ancak Gazi Mustafa Kemal önderliğinde kuruluş tarihimiz olan 1923 yılından beri “Ateşe bakarken ateş olmuş” bir milletin evlatlarının dün olduğu gibi bugünde “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh, bütün vatandır.” anlayışı ile hareket edeceğinden hiçbir endişemiz yoktur.
Ne Mutlu Türküm diyene.. 



Son Güncelleme: 21.12.2016 11:09
Yorumlar

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

banner51

banner34

banner38

banner57

banner33

banner37