banner55
Teoman’ın midesi bulanmış arka koltuktan babasına sesleniyor ‘’hey dostum arabana kustum’’
Amerikan sineması yetmişli yıllarda girdi ülkemiz ve küçük dünyamıza.
“Lora koş!” diyordu dizi filmde çocuk karakterini canlandıran kız.                                    
On saniye sonra bizim filmi izleyen çocuğumuz da “Lora koş” diyordu.
Bunun ne vahim bir durum olduğunu o yıllarda sezemedik hiç birimiz.
Komünistler, solcular kültür emperyalizmi diye haykırıyorlardı hançerelerini yırtarcasına
Daha haftanın iki güne yayınına başlayan televizyon hemen hemen bütün ülkeye yayılmaya başlamıştı bile.
Siyah beyaz yayınlar izliyorduk.
Amatör belgesel çekimler, sessiz filmler. 
Henüz seslendirme, dublaj, montaj yok.
Amerikan emperyalizmini bırakın ‘’Emperyalizm ‘’kelimesini dahi telaffuzdan çok uzaklardaydık.
Sömürü diyorlardı, kültür diyorlardı, eşitlik, özgürlük diyorlardı bu hain solcular.
Tam kırk beş elli yıldır Amerikan filmleri izliyoruz.
Hayatımızın her alanına girdi yaşam biçimleri.
Çocuklarımızın çoğu onlar gibi ellerini kavuşturarak yemek duası yapmaya başladılar.
Biz Müslümandık sofra duasını bile etmekten çekinen insanlardık.
Müslüman ailesini yaşam biçimini anlatan filmler diziler yapmadı bizim mücahitlikten müteahhitliğe fırlayan ağzı dumanlı göğsü imanlı takım.
Ülkücü milliyetçi zenginlerde Türk İslam aile yapısını yansıtan filmlere imza atamadılar.
Para çok tatlıydı mutlaka. Ve en çok milliyetçi muhafazakârlara gerekliydi.
Gerisinin önemi yoktu herhalde parayı bulup villalarda, aşçılar, hizmetliler, şoförler, dadılar, kâhyalarla eşit şartlarda yaşamaya başlamışlardı nasılsa.
Üç beş film işte Mesut Uçakan ,”Kelebekler sonsuza uçar”. İsmail Güneş Başrolünde Eşref Ziya, “The İmam”. Bir kaç Yılmaz Güneyfilmi “Sürü, Yol, Arkadaş”. Sırrı Süreyya’dan  “Beynelmilel”. Tam kırk yılın gerçeğini gözler önüne seren bir film.
Türk sineması baştan başa komedi şarlatanlıklardan ibaret.
Bir tane Dünya ölçeğinde filmimiz yok.
Bizi yıllarca uyuttular zengin kız fakir oğlan edebiyatıyla.
Bizi toplumsallaştıran, eğiten, öğreten, tebessüm ettiren insan yapan tek şey yapamadık,
Artık para varken, güç varken kılını kıpırdatmayan, bir şey yapmayan para babası, solcu, sağcı, ülkücü, dinci, Müslüman, demokratların da hiçbir söz söylemeye hakları yok.
Kendi öz dinine hicret etmesi gereken akıl başa yavaşta olsa geliyor.
Kafa kol bacak kesme saçmalığından, zalimliğinden, kana susamışlığından, insan olmaya cehennemde döne döne yanma hikâyelerinden öz dinine peygamberinin yaşamına hicret etme vakti geldi ve insanlar bunu dillendirmeye başladılar.
Cennette söz dinlemeyen Hz Adem’in yakılmadan, kafası, kolu kesilmeden cennetten kovuluşu gibi.
Yılana merhamet edip öldürmeyen peygamberin soyu gibi, karnına sıcak çölde taş bağlandığında vahşileşmeyen aksine şefkat ve merhameti daha çoğalan peygamberin soyu gibi olma sırası geldi.
Amerikan kültürü ve emperyalizmi sürüyor. 
Bizim bir kültür ve yaşam biçimimiz oluşamıyor.
Kimsenin umurunda bile değil hâlbuki Amerikan sinemasının bu işe ayırdığı payı duysak dudağımız uçuklayacak.
Kültür bakanlığı evet kültür mantarı güzel bir yiyecek. 
Biraz tereyağı azıcık tuz ekledin mi harika.
Türk İslam kültürünün oluşmasını istiyorsak yaşam biçimimizi ve şeklimizi Sinemada ortaya koymalıyız ki yeni nesil görüp öğrenip yaşasın.
Teoman anne babasından aldığı iyi eğitim dışında Amerikan filmleri izliyor elli yıldır değişen bir durum yok. 
Ama anne babadan çok Amerikan filmi ve dolayısıyla kültürüyle görüşüyor.
Arabaya binmeden muhtemelen çok yemek yedi bizim Teoman.
Sıcakta midesi de bulandı hemen poşette bulamadı.
Yapacak bir şey yoktu. 
Bir güzel kustu arka koltuğa.
Arka koltuktan babasına bağırdı.”Heyyy dostum! arabana kustum.!”
 
 
 

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

banner51

banner34

banner38

banner57

banner33

banner37