banner55
Dün oğlumun Biyoloji dersinden sınavı vardı. 
Birlikte biraz ders çalışalım dedik. 
Zira öğrenmek beşikte başlayıp, mezarda noktalanan bir olgudur. İlk emri oku ile başlayan bir dinin mensubu olarak bizlerin birinci ve en önemli vazifesi olduğu bilinciyle başladık çalışmaya. 
Bilim adamları; yaradanın yarattığı canlıları, omurgalı ve omurgasız diye bir sınıflanmaya tabi tutmuşlar.  
Omurgalıları, sırtları boyunca uzanan omurgaları bulunanları, omurgasızları ise  omurgası olmayan hayvanlara verilen genel bir ad olarak sınıflandırmaya tabi tutmuşlar. 
Konumuz elbette biyoloji dersi değil ama bilim adamları insanları da yalnızca omurgalı canlılar sınıfına tabi tutmasına biraz içerledim. Çünkü çevremizde o kadar omurgasız insanlar var ki saymakla sonunu gelemiyoruz.
Yeri, göğü, canlı ve cansız bütün mahlûkatı yaratan ALLAH; insanı Ahsen-i takvim suretinde bütün canlıların efendisi Eşref-i Mahlûk olarak yaratmış ancak aynı insanlardan şeytana, nefsine, mevki ve makamına, malına ve parasına tapanı, doğru ve hakikatın yanında değilde zalimin ve güçlünün yanında durup mazluma kılıcını sallayanı “Esfeli Safiline” derecesine indirmiştir.
Yaradan Eşref-i Mahlûk olan insanı, omurgalı olarak yaratarak, zalimin ve güçlünün karşısında, mazlumun ve haklının yanında dik dursun, eğilmesin, bükülmesin diye omurgalı yarattı. 
Adam olsun, âdem kalsın diye ona iki göz, iki kulak, iki ayağın yanında bir vicdan, birde akıl verdi. 
Aklıyla doğruyu bulsun vicdanıyla doğruyu tartsın diye. 
Doymak bilmeyen gözleri, ambarlaşmış midesiyle adamlık tartısına çıkanların omurgaları o kadar yükü taşıyamaz, omurgaları kırılır veya bükülür omurgasızlar sınıfına geçiş yaparlar. 
Dolayısıyla adam olmak âdem olabilmekten geçer. 
Âdem olamayanlar adam olamaz.
O halde adam olabilmek için, hak ve hakikatin peşine düşeceksin. 
Hak gördüğün davanın peşinde yalnız kalmayı göze alarak yürümeye devam edeceksin. 
Mazlumun yanında, zalimin karşısında elif gibi dimdik duracaksın. 
Makama kul, makam sahibine köle olmayacaksın. 
Olduğun gibi görünüp, göründüğün gibi olacaksın. 
Yalana dolana, hileye hurdaya, namertliğe, korkaklığa prim vermeyeceksin. 
Dünyevi en ufak bir çıkarın için el etek öpmeyeceksin. 
Aman dileyene el kaldırmayacaksın. 
Merhamet ve şefkat ehli olacaksın.

Eline, diline, beline sahip olacaksın. 
İnsanları, boyuyla posuyla, malıyla mülküyle, giyimiyle kuşamıyla değerlendirmeyeceksin. Harabat ehlini hor görme, defineye malik viraneler var  sözünü hiç unutmayacaksın.
Adam olacaksan önce âdem olacaksın yani omurgalı olacaksın. 
Zira omurgasızlar sürüngendir. 
Her yerleri oynar. Bukalemun gibidirler her şekle girerler. 
Bazen onları bir koltuğun dört ayağı olarak, bazen bir sultanın yağdanlığı, bazen bir atın semeri, bazen bir fitnenin tellalı olarak görürsün. 
Onların ağası hapşırsa o hasta olur. 
Ağası tuvalette ise o ishal olur. 
Her kapıyı, her pencereyi o açar olur. Kıvrıla kıvrıla yol açar olur. 
Ağam çok yaşa der malına mal katar olur. 
Gerekirse üç kuruşa YAR satar olur. Onlar her kılıkta HAL satar olur. 
Onları siz yüz yüze geldiğinizde saf kan ARAP ATI olarak görürsünüz, arkanızı döndüğünüzde sesinden KIBRIS EŞEĞİ olduğunu anlarsınız.
Âdem kalabilmek, adam olabilmek dileğiyle 


Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

banner51

banner34

banner38

banner57

banner33

banner37