Her Türk evladı gibi bizde Türk halk müziğini çok severiz. Yetiştiğimiz çevrede 'Türküz türkü çağırırız' ilkesi uyarınca kulağımıza hoş gelen bütün türküleri ayırmadan dinlememize rağmen herhangi bir yakınımızı kaybettiğimizde
Selanik içinde sela okunur
Selanın sedası dostlar cana dokunur
Gelin olanlara kına yakılır
Aman ölüm zalim ölüm üç gün ara ver
Al başımdan bu sevdayı götür yare ver
diye başlayan Selanik türküsünü gözlerimizden akan yaşlar eşliğinde pek çok kez dinlediğimiz olmuştur.
Yıllar önce babamızın kaybı, daha 30’lu yaşlardaki kardeşimizin bir trafik kazasında hayatını kaybetmesi en sonunda da kaybına bugün bile alışamadığımız annemizin aramızdan ayrılması ile devam eden ve çok sayıda tanıdığımız insanın vefat etmesinin ardından mahalledeki camiden müezzinin
Es Salatu Ve's-Selamu Aleyke Ya Rasulallah
Es Salatu Ve's-Selamu Aleyke Ya Habiballah
Es Salatu Ve's-Selamu Aleyke Ya Nûre Arşillah
Es Salatu Ve's-Selamu Aleyke Ya Hayra Halgillah
Es Salatu Ve's-Selamu Aleyke Ya Seyyidel Evveline Vel Ahirin
Vel Hamdü Lillahi Rabbil Alemin
şeklinde okuduğu her cenaze selası etrafımızda var olan bir tanıdığımızın daha aramızdan ayrılışının habercisi olmaya başladı.
Hayatımızın ilk 40 hatta 45 yılında Müezzinlerin camilerden okuduğu Cenaze selaları işin doğrusu bizi fazla alakadar etmiyordu, neticede bizim yaşımızın genç olmasına bizi sevenlerinde “Allah sıralı ölüm nasip etsin” şeklindeki duaları eklenince “Nasıl olsa şu sırada hastalığa ve yaşlılığa bağlı ölüm ile karşı karşıya kalan kimse yok” diye düşünürken yukarıda belirttiğimiz gibi kendi evimizden çıkan cenazelere etrafımızdan da pek çok ölüm eklenince Cenaze salalarını daha bir can kulağı ile dinlemeye başladık.
Yanlış hatırlamıyorsak eski Bakanlardan Mehmet Ağar bir keresinde “Müezzin sela okumaya başlayınca kendi kendime “Acaba hangi akrabam, hangi yakın akrabam hayatını kaybetti” şeklindeki soruyu daha fazla soruyorum zira artık iyice yaşlanan akranlarımız için okunan selalarda büyük bir fazlalık var” diyerek bizimde hislerimize tercüman olmuştu.
Köyden, kente göçün bu kadar yoğun olmadığı dönemlerde bilemediniz 40-50 haneli köylerde nüfus azlığı dolayısı ile ölümlerinde öyle fazla olmadığı zamanlarda müezzinlerin okuduğu sela’da bizi pek fazla yormuyor ölümlerde çoğu kez sıralı olduğundan canımız fazla yanmıyordu.
Ne zamanki köyden kente olağanüstü bir göç başladı, insanlar bir köy nüfusunun 5-6 hatta 10 katı fazla bloklarda yaşamaya başladı işte o zaman herkesin kabul edeceği gibi müezzinler daha fazla sela okumak zorunda kaldılar.
Geçtiğimiz hafta sonu başta bizim mahallenin camisi olmak üzere pek çok camiden müezzinlerin peş peşe yanık sesleri ile okudukları selaları dinledikten sonra “Mahalle sakinlerimizden falanca rahmetli oldu, Cenazesi şu gün şu saatte şu camiden kaldırılacaktır” açıklamasını dinledikçe kabul edelim etmeyelim “Ölüm” diye bir gerçeğin olduğuna her geçen gün biraz daha fazla inanmaya başladık.
35 Yaş Şiir’inin yazarı Cahit Sıtkı ölüm ile olan durumunu
Ne dönüp duruyor havada kuşlar?
Nerden çıktı bu cenaze? ölen kim?
Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar?
Neylersin ölüm herkesin başında.
Uyudun uyanamadın olacak
Kimbilir nerde, nasıl, kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak,
Taht misali o musalla taşında.
şeklinde dizeler ile açıklıyor ve aslında ölüme ne kadar yakın olduğumuzu da son derece yalın bir şekilde bizlere hatırlatıyor.
55 yaşına gelen bir Fani olarak bizde son dönemlerde Mehmet Ağar’ın yaşadığı duygusallığı vücudumuzun her hücresinde taşıyoruz, yirmili yaşlarda 50-60 yaşlarında birisinin öldüğünü duyunca “Zaten yaşayacağı kadar yaşamış, daha ne olacak.?” dediğimiz yaşlara gelmenin ızdırabı ile camilerden gelen salayı daha bir dikkatli dinlemek zorunda kalıyoruz.
Biz bu satırları yazarken evimizin hemen yakınındaki Camiden müezzinin bir cenaze salası daha okuduğunu duyduk, Seladan sonra hayatını kaybedenin kim olduğunu var olan araç gürültüsü dolayısı ile tam olarak anlayamadık ancak isimizin Yüksel Ercan olduğuna emim olduğumuz kadar hayatını kaybedenin bizim yaşlarda birisi olduğuna eminiz.
Vaziyete göre
Selanik içinde sela okunur
Selanın sedası cana dokunur
diye başlayan Türküyü de Müezzinin okuduğu cenaze selasını da, Cahit Sıtkı’nın
Neylersin ölüm herkesin başında.
Uyudun uyanamadın olacak.
Kimbilir nerde, nasıl, kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak,
Taht misali o musalla taşında.
şeklindeki dizelerini de bundan sonra daha fazla dinleyeceğiz ve bizim içinde bir gün sela okunacağı gerçeğini de asla ama asla unutmayacağız.
'Her doğan günün bir dert olduğunu, İnsan bu yaşa gelince anlarmış.' dizelerini de müezzinin bizim içinde okuyacağı selaya kadar hep hatırlayacağız.