Seçmen asla yanıltmaz

Yüksel Ercan

İster erken olsun ister zamanında yapılsın Türkiye artık resmen gelecek yıl yapılacak Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimi havasına resmen girmiş bulunmaktadır.

İster erken olsun ister zamanında yapılsın Türkiye artık resmen gelecek yıl yapılacak Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimi havasına resmen girmiş bulunmaktadır.

Seçime iddialı bir şekilde hazırlanan partilerin genel başkanları memleketi bir baştan bir başa dolaşmaya başlayınca, "Genel başkan dolaşıyor bari biz de boş durmayalım" diye düşünen parilerin genel merkezleri il, ilçe, belde başkanlıkları da gece gündüz demeden yoğun bir tempo ile koşturup duruyorlar.

Tüm parilerin birinci önceliği bilidiği gibi daha önce kendisine oy veren seçmeni elinden tutmak, ondan sonra da kendisini iktidara taşıyacak, birinci parti yapacak yeni seçmenleri ikna etmeye çalışmak.

AK Parti'nin iktidara geldiği 2002 yılını şöyle bir hatırlayalım. İktidarda bulunan DSP-MHP-ANAP Hükümeti olabildiğince yıpranmış, ekonomi darmadağın olmuş, Türk ekonomisi yurt dışından Dünya Bankası'ndan gelen Kemal Derviş'’e emanet edilmiş, İMF adeta kapımızdan ayrılmaz olmuştu.

Bu şartlarda Recep Tayyip Erdoğan-Abdullah Gül- Bülent Arınç ve Abdullatif Şener birlikteliğinde kurulan AK Parti 03 Kasım 2002 yılında yapılan seçimde tek başına iktidara gelmişti.

O günlerde milletvekili olmamasına rağmen AK Parti Genel Başkanı olan Recep Tayyip Erdoğan başta Avrupa olmak üzere dünyanın tüm liderleri ile görüşüyor, Türk ekonomisinin düzeltilmesi ve vatandaşın rahat bir nefes alması adına gerekli adımları atmaya başlıyordu.

O günlerde iktidarda bulunan AK Parti hükümetinin öncelikli hedefi AB’ye tam üye olabilmek için gerekli tüm adımları atmaktı. Bir taraftan vatandaşı rahatlatacak ekonomik tedbirler alınıyor bir taraftan da AB’ye girebilmek adına yapılan çalışmalar Türk halkı tarafından büyük takdirle karşılanıyordu.

AK Parti bu hava içerisinde 2004 yılında yapılan yerel seçimlerde de çok büyük bir başarı gösteriyor başta İstanbul ve Ankara olmak üzere çok sayıda belediye yönetimini kazanıyordu.

Özellikle AB yolunda atmaya başladığı adımlar seçmen tarafından tasvip edilince AK Parti yıllar yılı girdiği her seçimden başarı ile çıktı Tayyip Erdoğan önce başbakan seçildi, Partiyi beraber kurduğu Abdullah Gül’ün ardından Türkiye Cumhuriyetinin yeni Cumhurbaşkanı seçilmişti.

Zaman bir taraftan akıp giderken hatırlanacağı gibi belli zamanlarda  parti içerisinde çıkan anlaşmazlıklar dolayısı ile partiden önce Abdullatif Şener , sonra Abdullah Gül en sonunda da Bülent Arınç ayrıldı.

AK Partinin AB hedefinden uzaklaşmaya başlaması ile hatırlanacağı gibi oylarında da düşüş yaşanmaya başladı, 2015 yılında Ahmet Davutoğlu’nun genel başkanlığında seçime giren AK Parti yıllar sonra ilk kez tek başına iktidar olamayacak sayıda milletvekili kazandı.

Daha sonra MHP Genel başkanı Devlet Bahçeli’nin ortaya attığı Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, AK Parti tarafından da benimsenince seçime gidildi. O zamana kadar her kesimin bildiği gibi seçimden yüzde 30-35 oy oranı ile birinci çıkan AK Parti hükümeti kurmaya yeterli milletvekili sayısı ile istediği icraatı yapabiliyorken, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi gereği mecburen yüzde 50’nin üzerinde oy almayı mecbur ediyordu.

Böylesi bir süreçte hemen her siyasi partinin oyunu almak gibi bir mecburiyet olunca AK Parti ile MHP’nin birlikte olduğu dışarıdan da BBP ve Vatan Partisi'nin destek verdiği Cumhur İttifakı, siyasetin diğer tarafındaki Millet İttifakı ile amansız bir yarışa girmek zorunda kaldı.

Bu sıkıntı kendisini 31 Mart 2019 tarihinde en üst seviyede hissettirdi. İstanbul-Ankara-Antalya-Adana ve Mersin başta olmak üzere yıllar yılı AK Partili başkanlar tarafından yönetilen çok sayıda belediye Millet İttifakı'na mensup adaylar tarafından kazanıldı.

Genel seçimler bilindiği gibi 2023 yılının Haziran ayında yapılacak ancak şu sıralarda pek çok araştırma şirketinin yaptığı anketlere bakıldığında, AK Parti'nin ve içerisinde  bulunduğu Cumhur İttifakı'nın eski gücünde olmadığı, bununla birlikte Cumhurbaşkanlığını kazanmak adına gereken yüzde 50’lik oy oranının çok çok uzağında olduğunu gösteriyor.

Türkiye’de çok partili hayata geçilen 1950 yılından itibaren çok sayıda seçim yapıldı. Her siyasi görüşten, her dünya görüşünden parti iktidara geldi. Aradan geçen 70 yıllık zaman dilimi içerisinde bu partiler kendi ölçülerine göre hizmet yaptılar taş üstüne taş koydular.

Türkiye şu sıralar siyaseten çok zorlu bir süreçten geçiyor. Bir taraf iktidarı elinde bulundurmanın bir tarafta iktidara gelmenin mücadelesini veriyor böylesi bir durumda yukarıda da belirttiğimiz gibi siyaset alabildiğine sertleşiyor siyaset dili hiç olmadığı kadar hırçınlaşıyor.

Bu tür sertliğe hiç ama hiç gerek yok zira ne olursa olsun ne anlatılırsa anlatsın neticede her siyasi partinin geleceği seçmenin elinde, 1950 yılından beri ince eleyip sık dokuyan Türk seçmeni bundan sonra da ölçecek biçecek ve kararını sandıkta verecek.

Millete güvenmek lazım.

Seçmene inanmak lazım.

Sertlikten, kavga dilinden uzak durmak lazım.

Yorum yapabilmek için lütfen sitemizden üye girişi yapınız!
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.