Beş yıldan fazla bir süredir Suriye’de devam eden savaştan kaçarak ülkemize sığınan üç milyona yakın insanın acısını, dramını yüreğinde hissetmeyenlere söyleyecek söz bulamıyorum. Vatanı, evi, sevgisi, sevgilisi, geçmişi, geleceği, hayalleri elinden alınan mazlumların feryadı figanlarını duymayanlara verebileceğimiz bir işitme cihazı henüz üretilmedi.


Dünyanın her köşesinden küresel şer çeteleri tarafından yetiştirilip eline silah verilip bu coğrafyaya gönderilen ölüm mangaları tarafından evi barkı, köyü –şehri yakıp yıkılan insanlara, sinelerini sevgiyle açamayanların kalplerini yumuşatacak bir sözümüz yok bizim. Yurtlarından topla, tüfekle çıkartılan milletimize bir umutla sığınan dul, yetim, garip –guraba, acziyete düşmüş yardıma muhtaç kişilere kapıları kapatalım diyen zihniyete merhem olacak bir ilaç yok eczanelerimizde.

Devletimiz tarafından kurulan Çadır kentlerde, sokaklarda, parklarda, tek odalı evlerde üst üste yaşama tutunmaya çalışan insanlara; Erkekler “cinsel gücü artırıyor” diye, Birleşmiş Milletler'den gelen bebe mamalarını yiyip bitirdiler… Çadır kentlerde günde 135 Bebek doğuyor… Sevişmekte Üzerlerine yok… Bizde; gece üst kattaki tıkırtı yapsa elin ayağın dolanır beceremezsin… Bunlar, bomba sesleri altında çeyrek milyon arttılar…” diyen aklı uçkurunda bulunan tipleri kırk tas su döküp temizleyecek hamamımız yok bizim.

Bizim töremizde, kendisine sığınanı, kendisinden yardım dileneni kapının önüne koymak yoktur. Anadolu’da kendisine sığınan insanları korumak için silahı eline alıp gece boyu evin etrafında nöbet tutan ev sahipleri çoktur. Asırlarca bu aziz milletin kurmuş olduğu devletler Müslüman ve gayrimüslimlerin huzur ve emniyet içerisinde yaşadığı bir vatan olmuştur. Kendisine sığınanları korumak için savaşı bile göze almıştır. Gerektiğinde bu mültecilere vatandaşlık hakkını tereddüt etmeden vermiştir. Bu şanlı tarihi anlayacak tarih bilincine sahip olmayanlara okutulacak bir tarih kitabimiz yazılmadı henüz bizim.

Kendi çocukları, torunları ana rahmine düşer düşmez, eşini, gelinini, kızını ABD ve AB ülkelerinin birine gönderip bir ev tutarak doğumun orda gerçekleşmesini sağlayan zevatın, kendine tanıdığı keyfiyete bağlı bir hakkı, ülkemize canlarını karadan, denizden, havadan yağan bombalardan korumak için sığınan mazlum insanlara çok görmesini anlatacak bir öğretmen henüz okullardan mezun olmadı bizim.

Bunları yazanların kimin sözcülüğünü yaptığını bilmiyorum ama bu milletin sözcülüğünü yapmadığı apaçık ortada duruyor. Tarih boyunca bu millet hep mazlumların yanından oldu. Bu millet hep yardıma muhtaç olanların, darda kalmışların, zulme uğramışların, yurtlarından kovulanların sesi oldu, sözcüsü oldu. Size tavsiyem içinde yaşadığınız milletin vicdanına kulak verin, onun sesi olun. Biraz da bu milletin sözcüsü olun.  

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

banner51

banner34

banner38

banner57

banner33

banner37