Bugün bölgemizde yaşadığımız sorunların fitne tohumları Birinci Dünya Savaşında Osmanlı Devleti'nin yenilmesi ve bugünkü Suriye olarak adlandırdığımız topraklardan çekilmesi ile atıldı. Osmanlı Devletinin hâkimiyeti altında bulunan Suriye ve Lübnan’ında içinde olduğu topraklar Bilad-ı Şam olarak anılırdı.
1877 tarihli düzenlemeye göre Osmanlı devleti bu bölgeyi altı idari bölgeye ayırarak yönetiyordu. Bu bölgeler, Halep Vilayeti, Şam Vilayeti, Kudüs Mutasarrıflığı, Deyruzzor Sancağı, Beyrut Vilayeti, Cebel-i Lübnan Mutasarrıflığı olarak adlandırılıyordu.
 Ancak Osmanlı Devleti'nin bu bölgelerden çekilmesi ile bu bölge 1920 yılında Fransız işgali altına girdi. Fransa tarafından bu bölgenin işgal edilmesi Suriye halkı için büyük bir acı, yıkım ve gözyaşının başlangıcı oldu. İşgale karşı direnen, on binlerce insanı havadan ve karadan bombalarla katlettiler, şehirleri bombaladılar. 
Ayaklanmayı vahşice kanlı bir şekilde bastırdılar. Bugün bu bölgeyi parçalara ayırıp kukla devletçikler oluşturma düşüncesine benzer bir yapılanmayı Fransızlar 1920-1921 yılları arasında Suriye’yi altı devlet eklinde parçalamışlardı. Bu devletleri, Şam Devleti (1920), Alevi (Nusayri) Devleti (1920), Büyük Lübnan Devleti (1920), Halep Devleti (1920), Cebel-i Dürzi Devleti(1921), İskenderun Sancak Devleti (1921) olarak planladılar. 
Daha sonra İskenderun Sancak Devleti Türkiye Cumhuriyeti devletine katıldı. Lübnan Devleti ise ayrı bir devlet olarak varlığını hala koruyor. Diğer kalanlar ise Fransızların desteğiyle bugünkü Suriye Devleti'ni oluşturdular.
Aradan daha yüzyıl bile geçmeden ülkemizin de içine alacak şekilde Ortadoğu coğrafyası yine bir paylaşım savaşlarıyla karşı karşıya kaldı. Model yine aynı model. “Böl, parçala yönet”. Bugün daha sinsice, daha vahşice planları ile bu bölgenin insanlarını birbirlerine kırdırıyorlar. 
Kimi yerde mezhep temelli, kimi yerde etnik temelli ayrışmaları körükleyerek kendi emellerine hizmet edecek taşeron örgütleri ve yapılanmaları destekleyerek sonuç alıyorlar. Bu bölgede yaşayan, akıl ve idrak tan yoksun kişiler, küresel şer çeteleri tarafından yakılan nifak ateşinde kendi kardeşini yakmak için bir odun atıyor. 
Bir gün o ateşte kendileri de yanacağını hesap edemiyorlar. Birlikte rahmet, ayrılıkta azap vardır” hadisi şerifini yüzyıldır bunca çekilen acı, kan ve gözyaşına rağmen idrak edilemiyor. Ne zamandan beri Bilad-ı Şam ayrıldı, parçalara bölündü o günden beri, Halep yıkıldı kendi halkına mezar oldu, insanoğlunun ilk şehidi Habil’in, Yahya Peygamber’in, Zekeriya Peygamberin, Bilal-i Habeşi’nin, Endülüs Fatihi Tarık Bin Ziyad’ın, Kudüs Fatihi Selahaddin-i Eyyubi’nin, Sultan Nureddin Mahmut Zengi’nin, İmam Gazali’nin, İmam Buhari’nin, Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin, Ebu Hureyre Hazretlerinin, Ebu Derdağ Hazretlerinin, Hızır Aleyhisselam’ın, Akşemseddin’in, Mahzun padişah Sultan Vahdeddin’in, Muhiddin Arabî’nin, Mevlana Halid-i Bağdadi’nin, Kerbela şehitlerinin, Resulullah'ın (s.a.v) eşlerinin, Peygamberin torunu Hz. Hüseyin’in mirası talan oldu. Bütün dünyaya yeni kapılar açacak, insanlığın yeni dertlerine merhem olacak, mazlum milletlere liman olacak büyük bir medeniyet, büyük bir devlet olma iddiamız yalan oldu.
15 Temmuz gecesi milletimiz üzerine serpilmiş ölü toprağını kaldırıp, kendini bağlayan zincirleri kırıp attı. Yeni bir ufuk, yeni bir ümit, yeni bir gelecek için kapıları ardına kadar açtı. Sayın Cumhurbaşkanımızın başkomutanlığında ordumuz, Bilad-ı Şama elini uzattı, sizleri ve bütün mazlumları küresel şer çetelerinin esaretinden kurtarmak için size doğru bütün gönlüyle geliyor. Kırın ayaklarınızdaki ve yüreğinizdeki prangayı. Tutun bu bölgemizi selamete çıkaracak güvenli eli. Siz, biz olun istemiyoruz. Siz siz olun, biz biz olalım ama birlikte bir güç olalım. Artık daha fazla mazlum insanlar ağlamasın. 


Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

banner51

banner34

banner38

banner57

banner33

banner37