Dünyaya gözünü açan her yeni doğan çocuk masum doğar. Keşke çocuk kalsaydık. Ama sadece karnımız acıkınca, ya da hastalanınca ağlasaydık ağlayabilseydik. Çünkü çocuklar artık acıkınca ya da hastalanınca ağlamıyor. Sesimiz duyulur vicdansız bir kör kurşun veya gökten yağmur yerine yağan bomba sevdiklerimizi, babamızı, annemizi, kardeşlerimizi elimizden alır diye açlıklarını duygularıyla bastırıyorlar. Artık nerde ağlayan bir çocuk görsek, orda yakıp yıkılan bir şehir, kan ve gözyaşıyla dolmuş bir nehir, parçalanan hayatlar, yetim ve öksüz kalmış çocukların çaresizliği akla geliyor.
            
Hafızamızda hala çok canlı, Nagazaki’de ağlayarak insanlardan gözü dönmüş canavarlardan kaçan o çırılçıplak çocuklar. Urumçi’de babaları gözlerinin önünde öldürüldüğünde kendi açlıklarını unutup ağlayan yetim çocuklar. Saraybosna’da Sırp katillerinin babalarını kurşuna dizip, annelerinin bedenlerini kirletmelerine dayanamayıp gözyaşlarını akıtan çocuklar. Irakta, Suriye’de küresel çetelerin kirli savaşlarına kurban seçilen çocuklar. Şehitlerimizi uğurlarken babası üzülmesin diye gözyaşlarını içine akıtan çocuklar. Babalarının yokluğunda zayıf ve çaresiz kalıp her kavgada dayak yiyen ağlayan çocuklar. Daha çocuk yaşta eline kalem yerine silah verilip ölmeye gönderilen çocuklar.
            Çocuklar masum, çocuklar vicdanlı, çocuklar kirlenmemiş keşke çocuk kalsaydık. Büyüdük de ne oldu?  . Çocuklar kadar olamadık. Çocuklar büyüklerimiz yaşasın diye ağlarken, büyükler kendi azmış nefislerini tatmin etmek için çocukları kurban seçmekte birbirleri ile yarışıyor. Bizlere yaşamayı değil, yaşatmayı değil ölmeyi, öldürmeyi öğretiyorlar.. Büyümek için öldürmek, fazla kazanmak için öldürmek, yükselmek için öldürmek, güçlü olmak için öldürmek.
            O halde öldürün her birimizi çocukların yerine, kimi nerde bulursanız orda öldürün. Kimini Irakta, kimini Suriye’de, Bosna’da, Filistin’de, İstanbul’da, Diyarbakır’da öldürün. Beşer, onar öldürün. Kirli emelleriniz için öldürün. Arkamızdan sahte gözyaşları dökün, büyük nutuklar atın, intikam yeminleri edin. Bizim ölümüzden, yeni ölümlere kapı açın.
            Birilerinin aç kalması, üç kuruşa çalışması lazım sizin çok kazanmanız için. Şişmiş göbeklerinizden gökdelen inşa etmeniz lazım. Havada uçmanız lazım yakıtının en ucuzdan Müslüman kanı olması lazım. Hava, deniz, kara nerde para kokusu varsa oralar sizin yaşam alanınız. Daha fazla kazanmak için öldürmeniz lazım. Öldürün bizi parklarda nefes alırken oraya bir AVM dikin. Başucunuza sizin yerinize ölecek altından bir heykel yapın.
            En büyük makamlar sizin olsun, daha büyüğünü uzayda inşa edin. Gözü olanın gözü çıksın. Sizin koltuğunuz altın varaktan, makam arabanız kanatlı olsun. Bize bir lokma bir hırka bile çok, öldürün bizi çocuklarımıza alın teriyle kazanmaya gittiğimiz işimizde. Dünyaya kazık çakın Sultan Süleyman’ın tahtına ayak basın. Yeter ki siz ölmeyin.
            Sizi ne keser, sizi ne doyurur bir bilebilsek. Dünyayı ayaklarınızın altına halı yaparız. Ölürüz birer birer, sizi yaşatmak için. Ölmek bize yaşamak size yakışır. Bizler bu dileklerimizi çocuklar kadar masum, çocuklar kadar içten söylüyoruz. Ama çocuklarımız bizi görmesin böyle çaresiz, arkamızdan çocuklar ağlamasın, dokunmayın çocuklarımıza, çocuklar ölmesin.
 

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

banner51

banner34

banner38

banner57

banner33

banner37