Sel felaketi ve yerel yönetimlerin günahı

Giresun'un, Dereli, Doğankent ve Yağlıdere ilçelerinde özellikle dere yatağına yapılan binaları önüne katıp götüren sel sularının ortaya çıkardığı felaket hepimizin yüreğini yakıp içimizi acıtmaya devam ediyor. 

Yavuz ERCAN
Yavuz ERCAN
23 Ağustos 2020 Pazar 20:32
Sel felaketi ve yerel yönetimlerin günahı

Giresun'un, Dereli, Doğankent ve Yağlıdere ilçelerinde özellikle dere yatağına yapılan binaları önüne katıp götüren sel sularının ortaya çıkardığı felaket hepimizin yüreğini yakıp içimizi acıtmaya devam ediyor. 
Yazımızın hemen başında sel felaketinde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet dilerken sel felaketinden büyük zarar gören vatandaşlarımıza da ada tekrar tekrar geçmiş olsun dileklerinde bulunuyoruz.

Kabul etmek gerekir ki Giresun ilimizde meydana gelen sel felaketi ne ilkti nede son olacak, dünyadaki iklim şartlarının değişmesi ile birlikte bizi de sarıp sarmalayan değişim nerede ise her yurdumuzun bir bölgesini yerle bir ediyor.

Bu tür felaketleri her seferinde 'Allah’tan geldi' şeklinde kabul etmek ve sineye çekmek  kabul edilebilir. Her felaket sonrası siyasetçilerimizin de kendilerine uzatılan mikrofonlara "Felakete uğrayanlara geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz, Felaketin yaralarının en kısa sürede sarılması için elimizden gelen tüm gayreti göstereceğiz, Devletimiz güçlüdür" şeklideki ifadeleri de yöneticiler tarafından kendileri açısından geçerli bir yol olarak kabul edilebilir.

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Genel Başkanı Yüksek Mimar Eyüp Muhcu Giresun’un Dereli, Doğankent ve Yağlıdere ilçelerinde 22-23 Ağustos 2020 tarihlerinde gerçekleşen yoğun yağışların ardından yaşanan heyelan ve sel felaketlerinin nedeniyle ilgili sosyal medya hesabından önemli iddialarda bulunuyor. Afette 5 kişinin hayatını kaybettiğini ifade eden Muhcu, çok sayıda vatandaşında heyelan ve sel nedeniyle zarar gördüğünü söylüyor.

Kuvvetli yağışlar nedeniyle su baskını, heyelan ve sel riskinin sürdüğü bölgede kaygı verici gelişmelerin devam ettiğini ifade eden Muhcu “38 adet HES bulunan, 7 tanesinin ise yapımına devam edilen Giresun'da; HES ve baraj projeleri için ağaçların kesilerek bölgenin heyelana açık hale getirilmesi, derelerin akış rejiminin bozularak sel riskinin artırılması, yeşil alanlarda ve dere yataklarında imar affı yoluyla kaçak yapılaşmaya izin verilmesi yerleşim yerlerini afetlere karşı savunmasız bırakmış; yoğun yağış ve bölgede bulunan HES'lerin baraj kapaklarının kontrolsüz biçimde açılması ve baraj duvarlarının yıkılması yaşanan felakete neden olmuştur.”

Karadeniz Bölgesinde daha önce de Samsun, Artvin, Trabzon, Düzce ve daha pek çok yerleşim yerinde sel felaketi meydana geldiğini dile getiren Eyüp Muhcu “Yıkımlara sebep olan merkezi ve yerel yönetim politikaları, yaşanan acılara ve kayıplara rağmen sürdürülmektedir. Haziran ve Ağustos 2019'da Trabzon ve Düzce'de yaşanan sel felaketlerinin yıl dönümünde; bölgede afet risklerini azaltacak önlemlerin alınmadığı anlaşılmaktadır. Doğal değerlerini yitirerek afetlere açık ve güvensiz hale gelen kentsel ve kırsal yerleşim alanlarında; bölgede en fazla yağışın düştüğü sonbahar mevsimiyle birlikte önümüzdeki aylarda yaşanabilecek su baskını, sel ve heyelanlara karşı önlem alınmalıdır" diyor.

Muhcu, yaşanan afet sonrasında yaraların çabuk sarılması içinde "Toplum yararı ve sosyal devlet anlayışıyla bilim insanlarının, meslek odalarının, akademik kuruluşların ve tüm ilgili kesimlerin koordinasyonu ve işbirliği sağlanarak bölgede oluşan tahribat tespit edilmeli, yurttaşların uğradığı zarar telafi edilmelidir. 
Çevre karşıtı yatırım ve plan kararlarının ivedilikle durdurulması; asli sorumluluklarını yerine getirmeyerek bu felaketlere sebep olan sorumluların bağımsız yargıya ve topluma hesap vermeleri için mücadelemizi sürdüreceğimizi değerli kamuoyumuzla paylaşıyoruz" diyerek aslında bundan sonra ne yapılması gerektiğini de en ince detaylarına kadar açıklıyor.

Bir kez daha belirtiyoruz, İklimler değişiyor, değişen iklimler sayesinde bir anda başlayan ve her geçen dakika şiddetini arttıran yağış dolayısı ile özellikle dere yataklarındaki binalar anında yerle bir oluyor, geride bir sürü can kaybı, yetim kalan çocuklar, evlatlarını kaybeden anne babalar, eşlerini kaybeden erkekler yada bayanlar kalıyor.

Bu tür felaketlerin durmayacağı muhakkak dolayısı ile işin birinci derecedeki muhatabı yerel yönetimlerin özellikle dere yataklarındaki yapılaşmaya izin vermemeleri, konu ile ilgili olarak merkezi hükümet ile irtibatlı bir şekilde yeni yapılanma alanları oluşturmalıdırlar.

Aksi takdirde biz belli aralıklarla meydana gelen felaketler sonrasında başsağlığı dileklerinde bulunacağız, "Yaralar en kısa zamanda sarılacaktır" söylemini tekrarlayacağız ancak bu söylenenler giden canları geri getirmeyeceği gibi ortaya çıkan zararları da telafi etmeyecektir.

Artık söylemden eyleme geçme zamanı..

Yorumlar

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

banner51

banner34

banner38

banner57

banner33

banner37