Temiz enerji ve Türkiye

2020 yılında büyüyecek tek enerji kaynağı yenilenebilir olacak.

Yavuz ERCAN
Yavuz ERCAN
09 Mayıs 2020 Cumartesi 15:49
Temiz enerji ve Türkiye

Bu hafta TEMASSIZ YAŞAM yazı dizisine başlayacaktım.

Ancak ENERJİ üzerine devam talep edilen geri dönüşler, 15 Şubat’tan bu yana az bozabildiğimiz DOĞA’nın “Beni rahat bırakırsanız çok daha güzel ve verimli olacağım” haykırışının gözlemlenmesi ve ek olarak hafta içi Ülke olarak övünç duyacağımız bir gelişme olması nedenleriyle bu hafta ENERJİ’yi yazdık.…

Temiz Enerji

Tükenen enerji ve tükenmez enerji kaynakları olmak üzere iki farklı türde enerji kaynağı bulunur. Tükenen enerji kaynakları petrol, kömür ve doğalgaz gibi fosil yakıtlara dayalı olup ciddi boyutlarda çevre kirliliğine yol açar. Ancak temiz enerji olarak da adlandırılan yenilenebilir enerji kaynakları doğada var olan, enerjiye dönüştürülürken çevreye zarar vermeyen ve tükenmeyen enerji kaynağı olarak sınıflandırılır.

Günlük hayatta hemen hemen her şeyin halledilmesi için enerjiye ihtiyaç duyulur. Bu da enerji kaynağına olan gereksinim oldukça büyük boyutlarda olduğunu gösterir.

Çevreyi kirleten, iktisadi olarak ülkeleri krize sürükleyen ve borçlandıran, yoğun kullanım sonucunda tükenmekte olan fosil enerji kaynakları yerine güneş, su, rüzgar gibi doğada tükenmeksizin var olan, daha az maliyetli ve ekonomik enerji kaynaklarına yönelim artmaktadır. Doğa dostu temiz enerji sayesinde ülkelerin iktisadi yükleri hafifler, dışa bağımlılık yerini kalkınmaya bırakır.

Temiz Enerji Nedir?

Temiz enerji güneş, jeotermal, dalga, rüzgar gibi doğada mevcut olan ve kendisini sürekli olarak tekrar eden doğal süreçlerden yararlanmak suretiyle elde edilen bir yenilenebilir enerji türüdür. Fosil enerji kaynaklarının aksine temiz enerji kaynakları tükenmeyerek kendisini sürekli yeniler. Bu nedenle aynı zamanda sürdürülebilir enerji olarak da adlandırılır. Bitkiler ile hayvansal atıklar, hidrojen gibi diğer doğal kaynaklar da temiz enerji elde edilen unsurlar arasında yer alır. Tükenen fosil enerji kaynaklarının aksine temiz enerji daha az maliyetlidir. Çevreye zarar vermez, doğanın korunmasına ve doğan en verimli şekilde yararlanmaya katkı sağlar.

Yurt içi istihdam yaratarak ülkenin kalkınmasında rol oynar. Enerji ülke ekonomilerinde en fazla yer tutan bütçe kalemi arasında yer alırken enerji maliyetlerinin mümkün olan en az seviyeye indirgenmesi oldukça stratejik bir hamledir. Bu nedenle de günümüzde her geçen gün temiz enerjinin önemi katlanarak artmaktadır. Temiz enerji kaynaklarının kullanılarak enerji üretilmesi sayesinde ülkenin dışa bağımlılığı azaltılır, enerji üretiminde ülkenin kendi kendisine yetmesi sağlanır.


Temiz enerji kaynağı kullanılarak enerji üretilmek istenirse öncelikle bölgedeki doğal enerji kaynaklarının incelenmesi gerekir. Bölgenin rüzgar alışı, güneşe karşı konumu veya dalgaların bulunup bulunmadığı tetkik edilerek en verimli şekilde kullanılabilecek olan temiz enerji kaynağı saptanarak gereken tesisleşme çalışmaları yapılmalıdır.

Temiz Enerji Kaynakları Nelerdir?

Her gün gelişim gösteren teknolojik olanak sayesinde tüm dünya genelinde kullanımda olan çeşitli yenilenebilir temiz enerji unsurları ve kaynakları şu şekilde sıralanabilir:

• Güneş enerjisi (kaynağı güneş)
• Rüzgâr enerjisi (kaynağı rüzgarlar
• Dalga enerjisi (kaynağı deniz ve okyanuslar)
• Jeotermal enerji (kaynağı yer altı suları)
• Biokütle enerjisi (kaynağı bitkisel ve hayvansal atıklar)
• Hidrojen enerjisi (kaynağı su ile hidroksitler)
• Hidrolik (hidroelektrik) enerjisi (kaynağı akarsular)

1. Güneş Enerjisi Nedir?

Dünyadaki yaşamın kaynağı güneşten elde edilen ısı enerjisidir. Güneşten dünyaya gelen ışınlar güneş panellerinde toplanarak elektrik enerjisi haline dönüştürülüp kullanılır. Güneş enerjisi en önemli ve en yoğun olarak kullanılan temiz enerji kaynağıdır.

Güneş enerjisi ile hem hanenin hem de sanayi kuruluşlarının elektrik enerjisine olan ihtiyacı karşılanabilir.

Güneş panelleri sayesinde bir evin hem ısınma, sıcak su elde etme hem de diğer elektrik ihtiyacının giderilmesi sağlanır. Günümüzde oldukça ekonomik olması nedeniyle de geniş arazilere kurulan büyük çaplı güneş panelleri sayesinde pek çok sanayi kuruluşu hem ürettiği güneş enerjisini kendi ihtiyacını karşılamak için kullanmakta hem de fazlasını satarak ekonomik faaliyette bulunmaktadır.

Güneş enerjisi gerçek anlamda temiz bir enerji kaynağıdır. Doğaya verdiği hiçbir zarar bulunmaz. Tükenme riski yoktur. Güneş enerjisi sayesinde hane, işletme ve ülkeler enerji bağımlılığı azaltır. Daha düşük maliyetler karşılığında ucuz enerji elde eder.

Bu kapsamda devlet kurum ve kuruluşları da güneş enerjisinden yararlanarak sokak aydınlatması, devlet kurumlarının elektrik ihtiyacının giderilmesi gibi amaçlarla faaliyette bulunur. Ayrıca güneş enerjisinden elde edilen enerjiyle çalışan çeşitli araç, gereçler ile arabalar da oldukça yaygın bir kullanım alanına sahiptir.

2. Rüzgâr Enerjisi Nedir?

Kara parçaları ile denizler farklı sıcaklık seviyelerine sahiptir. Bunun sonucunda da basınç farklılıkları meydana gelir. Basınç farklılığı ise rüzgara yol açar. Rüzgar az maliyetli, tükenmeyen ve çevre dostu bir enerji kaynağıdır. Rüzgarın esme şiddetine göre rüzgar enerjisinden elde edilen verimlilik değişiklik gösterir. Rüzgar enerjisi rüzgar alan konumlara kurulan türbinler sayesinde elde edilir.

Rüzgarın esme hızına bağlı olarak türbinler dönerek elektrik enerjisine dönüştürülür ve kullanıma sunulur. Modern rüzgar güç endüstrisi 1979'da, Danimarkalı Kuriant, Vestas, Nordtank ve Bonus şirketlerinin rüzgâr türbinlerini seri üretmesiyle başlamıştır(elektrikport web sayfası-Rüzgar Enerjisinin Gelişimi ve Tarihi). Hem ekonomik hem de doğayı koruyan nitelikte olması sebebiyle tüm dünyaya kullanımı yayılmıştır.

Rüzgar türbinlerinin geniş arazilere kurulması gerekir. Bu sayede bu temiz enerji kaynağı verimlilikle kullanılabilir. Doğa dostu olmasına karşın bazı göç eden kuşların ölümüne sebep olması ve yüksek ses çıkararak çalışması gibi az sayıda olumsuz yöne de sahiptir. Ancak genele bakıldığında faydalı olduğu yönler ağır bastığı için yaygın olarak kullanılmaktadır.

3. Hidroelektrik Enerji Nedir?

Hidroelektrik enerji suyun hareket enerjisinden elde edilen bir temiz enerji kaynağıdır. Tükenmeyen yenilenebilir bir enerji türüdür. Doğa dostudur ve çevredeki kaynakların kullanılarak ekonomik verimliliğe dönüştürülmesini sağlar. Hidroelektrik enerji elde etmek için akan suyun yarattığı güçten yararlanılır. Nehirlere baraj kurulur. Suyun hareket enerjisi sayesinde de elektrik enerjisi üretilir. Hidroelektrik enerji santralinin kurulabilmesi için seçilen coğrafi konum oldukça büyük öneme sahiptir.

Rakım olarak yüksekte kalan arazilerden su daha hızlı bir ivmeyle akar. Buralara açılan kanallardan su akışı sağlanır. Akan su türbinlere gönderilir. Suyun hareket enerjisi sayesinde dönen türbinler sonucunda da kinetik enerji elde edilir. Türbinlere jeneratör bağlı bulunur. Jeneratörler sayesinde de elektrik enerjisi üretilir. Bu sayede akarsulardan elektrik enerjisi elde edilmiş olur.

Hidroelektik enerji ülkemizin ekonomisinde oldukça önemli bir yere sahiptir. Enerji elde etmeden dışa olarak bağımlılığımızın azalmasına katkı yapar. Kurulan hidroelektrik enerji santralleri sayesinde daha farklı iş kollarının da açılması sağlanır. Balıkçılık, sulama ile tarımın desteklenmesi gibi oldukça çeşitli yan faaliyetler de desteklenmiş olur.

4. Jeotermal Enerji Nedir?

Jeotermal Latince kökenli bir kelimedir. Jeoer anlamına gelir, termal de ısı demektir. Jeotermal yer ısısı anlamını taşır. Yeryüzüne yağan yağmurlar çatlaklardan sızarak magma tabakasına kadar iner. Burada oldukça sıcak bir şekilde depolanmışken yeryüzüne buhar ve sıcak su olarak geri döner. Jeotermal enerji elde etmek için açığa çıkan buhardan elektrik üretilir.

Jeotermal enerji sayesinde hanelerin sıcak su ve ısınma ihtiyacı giderilir. Kaplıcalardaki jeotermal enerji ile turizm olanakları yaratılarak ülkeye farklı ekonomik alanlarla kalkınma unsurları oluşturulur. Jeotermal enerjiyle seralar ısıtılır, konservecilik gibi çeşitli sanayi dallarında da kullanılır.

Oldukça düşük maliyetli ve doğa dostu bir enerji kaynağıdır. Pek çok olumlu yönünün yanı sıra jeotermal enerji az miktarda da olsa gürültülüdür. Jeotermal enerji açığa çıkarken çevreye karbondioksit ve hidrojen sülfür gibi gazlar da salınır. Ancak çevreye zararı fosil yakıtlar ile kıyaslanamayacak kadar azdır.

5. Biokütle Enerjisi Nedir?

Biokütle enerjisi hayvansal ve bitkisel atıklardan elektrik enerjisi elde edilmesi anlamını taşır. Kurumuş ağaçlar, hayvan dışkıları, ay çiçeği gibi bitkiler ve talaş gibi çeşitli organik atıklardan üretilir. Bitkisel atıklarla üretilen biodizel ve hayvani atıklarla üretilen biogaz gibi çeşitli biokütlesel yakıtlar bulunur.

6. Hidrojen Enerjisi Nedir?

Hidrojen gazı dönüştürülüp elektrik enerji elde edilir. Günümüzde yoğun olarak bu enerji türü hidrojen yakıtlı otomobillerde kullanılır. Çevreye hiçbir zararı yoktur.

7. Dalga Enerjisi Nedir?

Deniz ve okyanuslardaki dalgaların kullanılmasıyla elde edilen elektrik enerjisidir. Kurulan dalga jeneratörlerinden elektrik üretilir. Her bir dalga boyu için farklı türde ekipman üretilmesi gerektiğinden diğer temiz enerji kaynaklarına kıyasla daha zahmetli ve maliyetlidir. Bu yüzden daha seyrek olarak kullanılır.

Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Önemi Nedir?

Fosil yakıtlar tükenme tehlikesi ile karşı karşıyadır. Bu da sürekli kullanım maliyetinin artması demektir. Temiz enerji kaynakları sürdürülebilir niteliktedir. Kullanım ile tükenmez ve gelecek nesillere de aktarılabilir. Doğa dostu ve yüksek verimlilik sağladığı için ülke ekonomisinde temiz enerji kaynakları stratejik öneme sahiptir.

• Temiz enerji kaynakları çevre dostudur.
• Enerjiye harcanan giderler bir ülke ekonomisinde bütçe dengesini etkileyen en önemli unsurdur. Temiz enerjiye yönelim sayesinde enerji ithalatı azalır, bütçe açığı kapanır, ekonomik denge sağlanır. Yeni iş kaynakları yaratılarak istihdam arttırılır, ülkede genel bir kalkınma ortamı tesis edilir.
• Elektrik enerjisi ulaştırmanın en zor olduğu konumlara bile elektriğin iletilmesi sağlanır.
• İşsizliğin azaltılmasını ve yeni iş kollarının yaratılmasını sağlar.
• Doğal yaşam korunur, kaynak tükenmesi üzerine kaygı olmaksızın enerji elde edilir.

Küresel Yenilenebilir Enerji Trendleri

IEA Küresel Enerji Görünümü Raporu: “2020 yılında büyüyecek tek enerji kaynağı yenilenebilir olacak”

IEA’ya göre yenilenebilir enerji, 2020'de büyüyecek olan tek enerji kaynağı olacak. Bu kaynakların, şebekeye öncelikli erişiminin sağlanması ve düşük işletme maliyetleri ile elektrik üretimindeki payının sıçrama yapması bekleniyor.

Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) yayımladığı “Küresel Enerji Görünümü” raporunda, 2020 yılının geri kalanında enerji tüketimi ve karbon salımına dair değerlendirmelerde bulundu.

Küresel enerji sisteminin son 70 yılın en büyük şokunu yaşadığı belirtilen rapora göre, koronavirüs salgını nedeni ile enerji talebinde yaşanan düşüş 2008 yılındaki krizi gölgede bırakacak.

IEA Başkanı Fatih Birol, “Bu durum tüm enerji dünyası için tarihi bir şok. Sağlıkta ve ekonomide yaşanan krizlerin özellikle petrol, kömür ve doğal gaz gibi fosil yakıt talebini alt üst etmesi şaşırtıcıdır. Elektrik kullanımında daha önce hiç görülmemiş bu çöküşe sadece yenilenebilir enerji kaynakları dayanabiliyor.” dedi.

Krizin uzun vadeli etkilerini belirlemek için henüz erken olduğunu ifade eden Birol, bu durumun enerji endüstrisini önceki krizlere göre daha farklı etkileyeceğini söyledi.

2020’de enerji talebi yüzde 6 düşecek

2020 yılında, enerji talebinin yüzde 6 düşeceği öngörülen rapora göre, bu değer 2008 yılı krizi sonrası yaşanan düşüşün yedi katı. Yani bu düşüş, dünyanın üçüncü büyük enerji tüketicisi olan Hindistan’ın tüm enerji talebine eşdeğer.

Krizin enerji talebi üzerindeki etkisinin büyük ölçüde virüsün yayılmasını engellemeye yönelik alınan tedbirlerin süresine ve katılığına bağlı olacağı belirtilen rapora göre, gelişmiş ekonomilerde de büyük talep düşüşleri yaşanacak.

IEA’ya göre Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) yüzde 9, Avrupa Birliği’nde (AB) ise yüzde 11’lik bir talep düşüşü yaşanacak.

Yenilenebilir enerjinin payı yüzde 40’a çıkacak

Rapora göre, yaşanan bu durgunluk ile birlikte elektrik talebinin rüzgâr, fotovoltaik (FV) güneş, hidroelektrik ve nükleer enerji gibi kaynaklardan sağlanmasına yönelik büyük bir dönüşüm söz konusu. 2019 yılında kömürden elektrik üretimi değerlerini ilk kez geçen yenilenebilir enerjinin, elektrik üretimindeki payının 2020’de yüzde 40’a ulaşması bekleniyor.

Güneş ve rüzgârdan elektrik üretimi artmaya devam edecek

IEA’ya göre rüzgâr ve FV güneş enerjisinden elektrik üretimi, 2019’da ve 2020 yılının başında tamamlanan yeni projeler sayesinde artmaya devam edecek.

Kömür ve doğal gazın küresel enerji üretimindeki payının ise 2001’den bu yana görülmemiş seviyelere düşmesi bekleniyor. Kömür talebinin yüzde 8’lik bir azalma ile İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana en büyük düşüşü yaşayacağı öngörülüyor. Doğal gaz talebi ise 10 yıllık kesintisiz büyümenin ardından bu yıl yüzde 5 azalacak ve bu değer 20. yüzyılın ikinci yarısından bu yana yaşanan en büyük düşüş olacak.

Büyüyecek olan tek kaynak; yenilenebilir

IEA’ya göre yenilenebilir enerji, 2020’de büyüyecek olan tek enerji kaynağı olacak. Bu kaynakların şebekeye öncelikli erişiminin sağlanması ve düşük işletme maliyetleri ile elektrik üretimindeki payının sıçrama yapması bekleniyor.

Rüzgâr ve güneş enerjileri, tedarik zincirinde yaşanan aksaklıklara rağmen, 2020 yılında yenilenebilir kaynaklardan elektrik üretiminin yüzde 5 artmasını sağladı ve bu kaynaklardan hidroelektriğe göre daha fazla verim alındı.

Birol, “Bu kriz, modern toplumların sağlık sistemlerini, işletmeleri ve günlük yaşamın temel olanaklarını desteklemek için güvenilir elektrik kaynaklarına olan güvenin altını çizdi. Ancak bu durumu garanti olarak kabul etmeyip, elektrik kaynaklarını güvende tutmak için daha büyük yatırımlar ve daha akıllı politikaların oluşturulmasına ihtiyaç var.” dedi.

IEA’ya göre, yenilenebilir enerji kaynakları krize dayanmış olsa da 2020 yılındaki büyüme oranı önceki yıllara göre daha düşük olacak.

Küresel emisyonlar yüzde 8 azalacak

Rapora göre bahsedilen tüm bu eğilimler ile petrol ve kömür kullanımındaki düşüşler küresel emisyonu yaklaşık yüzde 8 azaltacak ve bu değer 2010 yılından bu yana görülen en düşük seviye olacak. IEA’ya göre bu değer 2009 yılında yaşanan 400 milyon tonluk rekor düşüşten yaklaşık altı kat daha büyük.

Birol, “Emisyonların, yaşanan erken ölümler ve ekonomik travmalar sonucu düşmesi sevindirici bir durum değil. 2008 krizinden çıkaracağımız bir sonuç varsa, ekonomik şartların iyileşmesi ile birlikte emisyonların tekrar artmaya başlayacağı.

Ancak hükümetler bu deneyimden; yenilenebilir enerji, verimlilik, bataryalar, hidrojen ve karbon yakalama gibi temiz enerji teknolojilerini ekonomik iyileşme planlarının merkezine koymaları gerektiğini öğrenebilirler. Bu alanlara yatırım yapmak istihdam yaratabilir, ekonomileri daha rekabetçi hale getirebilir ve dünyayı daha dayanıklı ve temiz bir enerji geleceğine yönlendirebilir.” dedi

Güneş ve rüzgâr kaynaklı yenilenebilir enerjinin genel eğilim olmaktan çıkıp tercih edilen teknoloji olmaya doğru yönelimi

Yenilenebilir enerjiyi destekleyici gelişmeler ve talep tarafındaki gelişmeler ile birlikte, yenilenebilir enerji gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde geleneksel enerji kaynakları ile yarışabilir ve bu kaynaklar karşısında tercih edilir konuma gelmektedir.

Yenilenebilir enerjinin küresel ölçekte daha yaygın bir şekilde kullanılmasının önündeki engellerin 3 faktörün desteğiyle kalkmaya başladığı gözlemlenmektedir. Bu faktörler; yenilenebilir enerji kaynaklarının fiyat ve performans olarak şebeke ve son kullanım seviyesinde diğer teknolojiler ile denk seviyelere ulaşmış olması, rüzgâr ve güneşin şebeke dengelemesinde uygun maliyetli olarak kullanılabilmesi ve yeni teknolojilerin rüzgâr ve güneşin rekabetçi yanını geliştirmesiyle yenilenebilir kaynakların geleneksel kaynakları geride bırakması olarak nitelendirilebilir.

Tüketici taleplerinin güvenilir, ucuz ve çevre dostu enerji kaynaklarının kullanımı şeklinde üç hedefte birleştiği gözlemlenmektedir. Bu bağlamda, yenilenebilir kaynaklar, geleneksel kaynaklara göre tüketicilerin taleplerini karşılama açısından daha uyumlu bir profil çizmektedir. Bu talebi yaratan tüketicilerin başında ise, gelişim planlarına yenilenebilir kaynakları dâhil eden akıllı şehirler, şebekeye dâhil olan ve olmayan yerlerde yenilenebilirlerin faydalarını insanlara sunabilen belli grupların bir araya gelmesiyle oluşturulan topluluk enerji projeleri, yenilenebilirlerin yaygınlaşmasında öncülük eden gelişen piyasalar ve güneş ve rüzgâr kaynaklarını kullanarak yenilenebilir enerji tedariklerini arttıran şirketler gelmektedir. Teknolojik yenilikler, yenilenebilir kaynaklara bağlı maliyetlerin azalmasına katkı sağlamakta ve yenilenebilirlerin şebekelerle uyumunu arttırmaktadır. Bu alanda yaşanan gelişmeler tüketicilerin, yenilenebilir enerji kaynaklarını tercih etmesine sebep olmakta ve bu sayede dünyada yenilenebilir enerjiye geçiş sürecini hızlandırmaktadır.

Destekleyici Unsurlar (Enablers)

Uzun süredir yenilenebilir enerjinin yaygınlaşmasını engelleyen unsurlar şebeke eşitliği (Şebeke ölçeğinde gerçekleştirilen büyük çaplı yenilenebilir enerji yatırımlarından üretilen elektriğin seviyelendirilmiş elektrik maliyetinin rekabet halinde olduğu diğer kaynaklar ile eşit seviyelere gelmesi), uygun maliyetli ve güvenilir şebeke uyumu ve teknolojik yeniliklerle ortadan kalkmaktadır. Niş piyasalara açılımının yüksek maliyetli olduğu göz ardı edilirse, güneş ve rüzgâr gelişen performansıyla geleneksel kaynakların performansını yakalamaya, fiyatta ise daha iyi bir seçenek olmaya başlamıştır. Yenilenebilirlerin uyum problemleri yaratacağı fikrinin yerini ise, bu kaynakların şebeke uyum problemlerini çözme konusunda yardımcı olabileceği fikrine bıraktığı söylenebilir. Artık yenilenebilirler, mevcut teknolojilerle - gelişimleri için destek teknolojilere ihtiyaç duymaksızın - geleneksel kaynakların önüne geçebilmektedir.

I. Şebekede ve Şebeke Dışında Fiyat ve Performans Eşitliğine Ulaşılması: Güneş ve rüzgârın yaygınlaşmasıyla bu teknolojilerin seviyelendirilmiş enerji maliyeti (LCOE) en iyimser piyasa oyuncularının tahminlerinin bile altına inmiş durumdadır. En ucuz fosil yakıtlı kaynak olan doğalgazın maliyeti 41-74 USD/MWh aralığındayken, rüzgârın seviyelendirilmiş enerji maliyeti 29-56 USD/MWh, güneşin seviyelendirilmiş enerji maliyeti ise 36-46 USD/MWh aralığına gelmiştir(Editör Yorumu: Orijinal raporda Lazard’s LCOE Analysis – versiyon 11.0’deki değerler kullanılmışken, bu raporda yer alan değerler versiyon 12.0’deki değerleri yansıtmaktadır). Depolama üniteleri güneş ve rüzgârın rekabetçiliğini arttırmakta, fiyattaki eşitliğe ek olarak bu kaynaklara şebekede performans eşitliği sağlamaktadır.

II. Uygun Maliyetli ve Güvenilir Şebeke Entegrasyonu: Güneş ve rüzgârla ilgili en çok bahsedilen engellerden birisi bu kaynakların sürekli çalışabilir olmaması iken bu teknolojilerin şebekeyi güçlendirme, şebeke güvenilirliğini arttırma ve gerekli şebeke servislerini sağlama yeteneklerini göstermeleri ile birlikte bu durum tersine dönmektedir.

Güneş ve rüzgarın marjinal üretim maliyetlerinin teorik olarak sıfıra eşit olması, bu teknolojilerin pahalı üreticilerin yerini alıp elektrik fiyatlarını düşürmesine yol açmaktadır. Güneş gün içinde puant fiyatların düzlenmesine, rüzgâr ise gece saatlerinde fiyatların düşmesine sebep olmaktadır.

Güneş ve rüzgâr kaynaklarının kullanımının artması, şebeke güvenilirliğini ve esnekliğini arttırmaktadır. Avrupa verilerine göre kömür ve doğalgaz santrallerinde plansız kesintiler rüzgâr santrallerine göre daha fazla gerçekleşmekte ve bu santrallerin toparlanması daha uzun sürmektedir. Frekans, gerilim ve yük alma ile ilgili tüm temel şebeke güvenilirlik servisleri halen geleneksel santraller tarafından sağlanıyor olmakla birlikte, akıllı invertörler ve ileri seviye kontrollerin güneş ve rüzgâr santrallerinin bu servisleri geleneksel santraller seviyesinde ve hatta daha iyi sağlamasına olanak vermesiyle bu durumun da değişme potansiyeli bulunmaktadır.

III. Otomasyon, Akıllı, Blockchain Destekli, Gelişmiş Teknolojiler: Yeni teknolojiler enerji sektöründe çeşitli süreçlerde kullanılmakta, genel olarak bu uygulamalar sistem uyumunun arttırılması ve maliyetlerin düşmesine yardımcı olmaktadır.

Üretimde otomasyon maliyetlerin düşürülmesine, 3D yazıcılar ile gelişmiş parçaların üretimi santral verimlerinin artmasına, hava durumu tahminlerinde yapay zekâ uygulamalarının kullanılması üretim planlarındaki hataların azalmasına, beyaz sertifika uygulamalarında blockchain teknolojisinin kullanılması şeffaf, ucuz, hızlı ve kolayca ulaşılabilir bir sistem kurmaya yardımcı olmaktadır.

Talep

Şehirler, topluluklar, büyüyen pazarlar ve şirketler güvenilir, ucuz ve temiz enerji kaynaklarına yönelmiş durumdadır. Destekleyici unsurlar sayesinde güneş ve rüzgâr, tarafların üç temel ihtiyacına (güvenilir, ucuz, çevre dostu) cevap verebilen en iyi kaynak durumuna gelmiş bulunmaktadır. Akıllı yenilenebilir şehirler, yenilenebilir enerji kaynaklarını akıllı şehir projelerinin ayrılmaz bir parçası olarak görmektedirler. Topluluk yenilenebilir enerji projeleri, tüketicinin elektriğe ulaşım kolaylığını arttırmakta ve elektrik tedarik seçimini yapmasına olanak sağlamaktadır. Büyüyen pazarlar, stratejilerine uygun olarak güneş ve rüzgârı kucaklayarak yenilenebilir enerjinin payının artışına büyük katkı yapmakta, şirketler ise yenilenebilir enerji satın alıp operasyonlarını yeşillendirme amacı taşımaktadırlar.

I. Akıllı Yenilenebilir Şehirler: Gelişmiş altyapı, sensör teknolojileri ve veri analitiği ile hayat standartlarını, rekabetçiliklerini ve sürdürülebilirliği arttırmaya odaklanmış olan akıllı yenilenebilir şehirler(Akıllı yenilenebilir şehirlerin en iyi örneklerinden birisi San Diego, ABD. Mevcut durumda San Diego’da güneş ve rüzgârın elektrik üretimindeki payı %33’tür. ABD hükümeti iklim değişikliği taahhütlerinde geri adım atmış olsa da San Diego bu payı 2035’e kadar %100’e çıkarmayı hedefliyor), güneş ve rüzgâr kaynaklarının hedeflerini güçlendireceği motivasyonu ile hareket etmektedirler. Güneş ve rüzgâr enerjisi bu bağlamda akıllı şehirlerin kirliliğinin ve karbon salınımının azalmasına, sistem dayanıklılığının artmasına, temiz elektrik akışına, ekonomik güçlenmeye ve işletmelerin büyümesine katkı sağlamaktadırlar.

II. Şebeke İçi ve Şebeke Bağımsız Topluluk Enerjisi: Orijinalinde “topluluk güneşi” olarak adlandırılan eğilim, esneklik sağlayan depolama ve yönetim sistemleriyle “topluluk enerjisi” olarak yaygınlaşmaktadır. Bu yaygınlaşma topluluğun enerjisinin şebeke içindeki ve dışındaki alanlarda yönetiminde yeni yöntemlere kapı aralamaktadır. Şebeke dışındaki kırsal alanlarda topluluklar tarafından kurulan yenilenebilir enerji tesisleri, genellikle güneş-artı-depolama ve mikro şebekelerle bölge halkına uygun maliyetli enerji sağlamaktadır. Gelişmiş şebekeye sahip alanlarda enerji toplulukları ortaklık paylaşımı veya güneş ve rüzgâr enerjisine erişim sağlamaktadırlar(Şebeke bağımsız topluluk girişimlerinin güzel örneklerinden birisi Tyalgum Energy Project. Bu projenin amacı Avustralya’daki Tyalgum köyünün tamamen yenilenebilir enerji ile sürdürülebildiğini gösterip çevresel etki bilinci yaratmaktır).

III. Gelişen Pazarların Öncülüğü: Güneş ve rüzgâr endüstrileri gelişmiş ülkelerin öncülüğüyle başlayıp olgunlaşırken devam eden süreçte bu eğilimin gelişmekte olan ülkelere kaydığı gözlemlenmektedir. 2017 yılında gelişen pazarlara yapılan yenilenebilir yatırımının toplam yenilenebilir yatırımına oranı %63’e tekabül etmektedir.

IV. Şirketlerin Artan İlgisi: Şirketler birleşme ve tedarik zinciri ile yenilenebilir enerjide büyük hedeflere (Şirketlerin yenilenebilir enerji hedeflerine ulaşma amacıyla kurdukları örneklerden birisi RE100. Dünyanın çeşitli ülkelerinden RE100’e katılan şirketler belirledikleri bir yıla kadar enerji ihtiyaçlarının %100’ünü yenilenebilir enerji kaynaklarından karşılamayı taahhüt ediyorlar. Bu program kapsamında katılımcı şirketler her sene enerji tüketim raporlarını kamuoyuyla paylaşıyorlar) ulaşabilme imkânına sahiptirler. Fortune 100 şirketlerinin üçte ikisi yenilenebilir enerji hedefi koymuş durumdadır ve elektrik tedarik anlaşmaları

(Yeni katılımcı sektörlerle birlikte şirketler çeşitli yollarla yenilenebilir enerji satın almaktadır. Günümüzde sıklıkla kullanılan üç enerji satın alma aracı; enerji kaynak sertifikaları (EAC), yeşil enerji tedarik programları (UGP) ve elektrik tedarik anlaşmaları şeklinde isimlendirilmektedir) aracılığıyla küresel kurumsal satın alma süreçleri yürütmektedirler.

Türkiye ve Yenilenebilir Enerji

Yenilenebilir enerjinin payı hızla artıyor

Yenilenebilir enerjinin toplam pastadan aldığı pay ise %0,1’den %5,6’ya yükselmiş durumda.

Yenilenebilir enerji tarafındaki bu hızlı iyileşme, özellikle güneş kaynakları oldukça bol olan

ülkemizdeki potansiyeli ve yönelimi ortaya koyması açısından önemli. Diğer yandan, yenilenebilir enerji yatırımlarının birim maliyetlerinin teknolojik gelişmeler doğrultusunda ucuzlamaya devam etmesi ve devletin bu alana sunduğu destekler bu büyüme trendinin devam edeceğinin önemli bir teminatı niteliğinde.

Öte yandan, enerji kaynakları konusunda dışa bağımlılığı tarihsel olarak yüksek seyreden Türkiye için büyüme trendinin getirdiği enerji talebi, dış ticaret kalemlerindeki en büyük yüklerin başında geliyor. Birincil enerji tüketiminin yaklaşık %75’inin ithal olduğu Türkiye için büyüme demek enerji talebi demek ve enerji talebi de dış ticaret ve cari işlemler açığı demek. Bu sebeple, küresel enerji fiyatlarını etkileyen ya da etkileme ihtimali bulunan riskler, ülkenin finansal varlıkları ve genel kırılganlığı üzerinde önemli bir etkiye sahip. Üstelik bu durumun enflasyon başta olmak üzere ikincil etkileri de yadsınamaz öneme sahip.

Türkiye, bu sebeple enerjide dışa bağımlılığı azaltmak adına enerjide milli kaynaklara yönelme konusunda büyük bir çaba sarf ediyor. Enerjide millileşme, hükümetin ana gündemlerinden biri olarak yerini korurken, özellikle yenilenebilir enerji yatırımlarında kullanılan teknolojinin yerelleştirilmesi adına önemli destekler sunuluyor.

Türkiye, yenilenebilir enerji yatırımları sıralamasında, 2018 yılında yaptığı 2 milyar ABD Doları’nın üzerindeki yatırım ile dünyada 19. sırada yer alıyor. Bu kapsamda, 2016-2019 döneminde yapılan yatırımlarla kurulu kapasite %75 oranında artarak 6GW seviyesine ulaşmış durumda. Yenilenebilir enerji yatırımları, 2019 yılında yaşanan ekonomik çalkantı ve kredi kaynaklarının daralması sebebiyle yatay bir büyüme göstermiş olmakla birlikte, yıllık yaklaşık 2GW’lik yatırım trendinin devamı bekleniyor.

Türkiye’nin enerji altyapısı

Türkiye, enerji kullanımı ve talebi her yıl artan bir ülke olması sebebiyle bu alanda önemli
yatırımlara ev sahipliği yapmaya devam ediyor. Dışa bağımlılığın azaltılma arzusuyla desteklenen bu yatırımlar ile 1980’li yılların ortasında 10.000 MW’ın altında olan kurulu güç, 2019 sonu itibarıyla 91.300 MW seviyesine yükseltildi. 2009-2019 yılları arasındaki 10 yıllık dönemdeki kurulu güç artışı ise iki kattan fazla. Türkiye Elektrik İletim A.Ş.’nin planlarına göre, kurulu güç kapasitesinin 2023 yılında 109.500 MW seviyesine yükseltilmesi hedefleniyor.

Talep projeksiyonunda üç farklı senaryo

Bu projeksiyonun talep bacağında da artış hızları paralellik gösteriyor. Buna göre, elektrik enerjisi talebinin, 2028 yılında düşük senaryo için ortalama %3,6 artış ile 428 milyar kWh’i aşması; baz senaryo için ortalama %4,2 artış ile yaklaşık 451 milyar kWh’i aşması; yüksek senaryo için ortalama %4,8 artış ile elektrik 477 milyar kWh’i aşması bekleniyor.

Yerli ve özellikle yenilenebilir enerji yatırımlarına verilen destek ve teşviklerin devamı, kurulu güç kapasitesinin artışının devam etmesini sağlıyor. Öte yandan, mevcut ithalat zorunluluğu, yatırım eksiklikleri dışında doğal kaynakların kısıtlı olmasından ve talebin öngörülebilirliğinin düşük olmasından kaynaklanıyor. Türkiye’nin 2019 yılı itibarıyla sahip olduğu 91,3 GW’lik toplam kurulu güç ağı, 8.589 santralden oluşuyor. Bu santraller içinde adetsel olarak en büyük payı 6.901 adetle güneş enerjisi santralleri alıyor. Güç kapasitesinin kaynaklarına bakıldığında ise toplam hacmin yarısından fazlasının doğalgaz ile çalışan ve barajlı santrallerden geldiği görülüyor. Bu çerçevede, rüzgar enerji santrallerinin payı %8,3 iken güneş enerjisi santrallerinin payı %6,6 seviyesinde.

Kurulu gücün yatırımcı yapısı devlet politikaları çerçevesinde değişiyor. Özel sektörün yatırımlar konusunda desteklenmesi, sermaye yapısının tam tersine dönmesini sağladı. 2019 yıl sonu itibarıyla toplam kurulu gücün sadece %25’i kamu sermayesine ait durumda. Bu oran 2002 yılında %68’di.

Mevcut kaynaklar içinde, stratejik planlar içinde en önde gelen kaynak ise şüphesiz ki yenilenebilir kaynaklar. Türkiye, temel yenilenebilir enerji kaynakları olan su, rüzgar, güneş ve jeotermal kaynaklar açısından oldukça zengin sayılabilecek bir yapıda.
Türkiye, hidroelektrik potansiyeli anlamında küresel çapta %1, Avrupa çapında ise %16’lık bir paya sahip. Rüzgar enerjisi tarafında ise potansiyel 48.000 MW olarak hesaplanıyor.

Halihazırda bu potansiyelden uzak bir görüntü çizilse de, bakanlık tarafından hazırlanan Rüzgar Enerjisi Potansiyel Atlası önemli bir yol haritası niteliğinde. Güneş enerjisi tarafında çok önemli bir coğrafi avantaja sahip olan ülkemizde güneşlenme süresi günlük ortalama 7,5 saat gibi çok iyi seviyelerde bulunuyor. Öte yandan, aktif bir tektonik kuşak üzerinde yer alan ülkemizde jeotermal potansiyel de oldukça yüksek. Sayısı 1.000’i bulan ve büyük çoğunluğu Batı Anadolu’da yer alan jeotermal kaynakların yaklaşık %10’u elektrik enerjisi üretimi için uygun profilde. Halihazırdaki jeotermal ısı kapasitesi ise 35.500 MW seviyesinde. Kurulu güç kapasitesini her yıl artıran Türkiye, yenilenebilir enerji kapasitesini 20 yılda dört kat artırdı. 2019 sonu itibarıyla toplam kurulu güç kapasitesinin yaklaşık yarısı yenilenebilir enerji kaynaklarına dayanıyor.

Önemli sektör oyuncuları

2017 itibarıyla üretimden satışlara göre Türkiye’nin en büyük şirketi sıralamasında, bir petrol
rafinerisi olan TÜPRAŞ bulunurken, ilk 100 içinde 9 enerji sektörü şirketi bulunuyor.

Ülkemizin yenilenebilir enerji stratejisi doğrultusunda hâlihazırda sağlanan teşvikler ile birlikte yenilenebilir enerji kaynaklarına yapılan yatırımlar sürekli artmaktadır. Son yıllarda Türkiye’de güneş ve rüzgâr kurulu gücü önemli miktarda artmış, YEKDEM yönetmeliğinin yayımlandığı 2013 yılı sonunda 2,8 GW olan güneş ve rüzgâr kurulu gücü Nisan 2019 sonu itibarıyla 12,5 GW’ye ulaşmıştır (TEİAŞ). 2016 yılında yayımlanan YEKA yönetmeliği doğrultusunda YEKA projeleri planlanmaya başlanmıştır. YEKA kapsamında biri fotovoltaik güneş diğer ikisi onshore rüzgâr olmak üzere tamamlanan üç ihale bulunmaktadır.

I. Yenilenebilir Enerji Kaynakları Destekleme Mekanizması (YEKDEM): YEKDEM kapsamında 2020 yılı sonuna kadar devreye girecek olan yenilenebilir enerji santrallerine 10 yıl süre ile kaynak tipine göre 7,3-13,3 UScent/kWh (Yerli ekipman desteği ve piyasa maliyetleri hariç rakamlar belirtilmiştir) fiyat aralığında elektrik alım garantisi sunulmaktadır. EPİAŞ Gün Öncesi Piyasasında 2018 yılı elektrik fiyatları aritmetik ortalamasının 4,7 UScent/kWh olduğu düşünüldüğünde YEKDEM modelinin yatırımcılar için ciddi bir fırsat sağladığı görülmektedir. Ayrıca, alım garantisinin Amerikan Doları kuru ile verilmesi kur farkından kaynaklanan riskleri azaltarak yatırımcılar ve finans kuruluşları için daha cazip bir yatırım fırsatı sağlamıştır. Türkiye’de 2019 başı itibarıyla YEKDEM katılımcısı lisanslı santrallerin kurulu gücünün toplam kurulu güce oranı %23,63’tür ( 2019 senesi için yayınlanan nihai yek listesine göre bu oranın YEKDEM başvurularının alındığı son tarih olan Ekim 2018 sonu kurulu güç değerinin %23,73’üne ulaştığı gözlemlenmektedir. 2018 senesinde devreye giren toplam 1.578 MW gücündeki lisanssız güneş santralleri de göz önünde bulundurulduğunda YEKDEM modelinin yenilenebilir enerji yatırımlarını çekmekte olan başarısı daha da belirgin hale gelecektir), ( EPDK, TEİAŞ, Deloitte analizi).

II. Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanları (YEKA): YEKA, büyük ölçekli yenilenebilir enerji kaynak alanlarının yatırımcılara tahsisiyle bu alanlarda hızlı şekilde yatırım gerçekleştirilmesini, ileri teknoloji aksamların yurt içinde üretimini veya yurt içinden temininin sağlanmasını ve teknoloji transferine katkıda bulunulmasını amaçlamaktadır. İlk YEKA ihalesi, 2017 yılında, 1000 MW kapasiteli fotovoltaik güneş santralinin ve 500 MW/yıl kapasiteli fotovoltaik güneş modülü fabrikasının kurulumu için gerçekleştirilmiştir. Elektrik alım fiyatı 8,0 UScent/kWh ile başlayan açık azaltma oturumu, 6,99 UScent/kWh teklifiyle sonuçlanmıştır.

Aynı yıl içerisinde, 1000 MW kapasiteli rüzgâr santrali için düzenlenen YEKA ihalesi ise 3,48 UScent/kWh teklif fiyatından kapanmıştır.

Son YEKA ihalesi ise 30 Mayıs 2019 Perşembe günü her biri 250 MW kapasiteli 4 adet

on-shore rüzgâr santrali için yapılmıştır. Balıkesir ve Muğla bölgeleri için yapılan ihaleleri sırasıyla 3,53 UScent/kWh ve 4,00 UScent/kWh teklifleriyle Enercon kazanırken, Çanakkale ve Aydın bağlantı bölgeleri için yapılan ihaleleri sırasıyla 3,67 UScent/kWh ve 4,56 UScent/kWh teklifleriyle Enerjisa Üretim kazanmıştır. YEKA ihaleleri sayesinde ciddi fiyat düşüşlerinin gözlemlenmeye başlamış olması modeli olumlu şekilde desteklemektedir. Gerekli finansman kaynaklarının sağlanmasıyla YEKA modelinin önümüzdeki yıllarda da sürdürülmesi beklenmektedir.

III. Lisanssız Üretim Yönetmeliği: Türkiye’de küçük ölçekli üretim tesislerinin yaygınlaştırılması ve tüketicilerin elektrik enerji ihtiyaçlarını kendilerine en yakın üretim tesislerinden karşılaması amacıyla 12 Mayıs 2019 Lisanssız Üretim Yönetmeliği yayımlanmıştır. Bu yönetmelik ile birlikte mesken abonelerinin 10 kW’ye kadar, tüm işletmeler ve kamu kurumlarının ise 5 MW’ye kadar lisans almadan yenilenebilir enerji tesisi kurmasına olanak sağlanmıştır. Yönetmelik kapsamında kurulacak tesisler için lisans alma ve şirket kurma yükümlülükleri kaldırılarak bürokratik süreçler azaltılmış, yenilenebilirlerin piyasaya nüfuzunun önü açılmıştır.

Sektörel gelişmeler

• YEKA (40 ilde kapasiteleri 10 ila 50 megavat arasında değişen ihaleler açılacak.)
• Çatı GES - Çatı GES’te 4-5 bin MW’lik potansiyel var.
• Türkiye’nin en büyük Biyokütle Elektrik Santrali (BES) devreye girdi. Tesisin kurulu gücü

27 MW.
• 2019 yılında YEKDEM kapsamında rüzgâr, hidroelektrik, jeotermal, biyokütle ve güneş enerjisi kaynaklarından elde edilen elektriğe 38 milyar lira teşvik desteği verildi.

Enerji sektörü durum analizi

Güçlü yönler
• Güneşten efektif yararlanma düzeyinin yüksekliği
• Rüzgar enerjisi santralleri kurulumuna uygun bölgelerin yoğunluğu
• Biyokütle enerjisi üretmek için önemli bir parametre olan nüfus yoğunluğu
• Akdeniz ve Karadeniz havzalarındaki hidrokarbon potansiyeli
• Doğal gaz ile ilgili iş ortaklıklarının uzun dönemli inşa edilmiş olması ve
projelerin sağlıklı bir biçimde yürütülebiliyor olması

Fırsatlar
• Enerji yatırımları ve özelleştirmeler konusunda hükümetin teşvik
edici politikası ve Milli Enerji hareketini destekleyen stratejiler sektör
genelinde fırsatlar yaratıyor
• Türk yatırımcı grupların gücü ve küresel itibarlarının sağlamlığı,
sektöre yatırımın önünü açıyor
• Yenilenebilir enerji üretiminin henüz başlangıç düzeyinde ve
gelişmeye açık olması sektör açısından önemli fırsatların kapısını açıyor
• o Pazarın, enerji üretimi ve dağıtımında teknoloji kullanımına son
derece açık olması gelişmesini destekliyor.

Zayıf yönler
• Ekonomik aktivitedeki dalgalanmalar
• Türk lirasının dışsal şoklara açık olması
• Yenilenebilir enerji ile ilgili farkındalık düzeyinin düşük
olması
• Üretimi artırma çalışmalarına karşılık tüketimi azaltma
çalışmalarının aynı hızda olmaması
• Ar-Ge çalışmalarının dünya ortalamasından düşük düzeyde
seyrediyor olması

Tehditler
• Jeopolitik riskler ve zorlu iklim koşulları
• Mevzuattaki değişiklikler
• Döviz kurlarındaki dalgalanmalar
• Enerji teknolojilerinde ve bazı enerji kaynaklarında yüksek
düzeyde dışa bağlılık

SONUÇ

Güneş ve rüzgâr kaynakları, yeni teknolojilerin kullanımıyla birlikte daha rekabetçi konuma gelmiş, fiyat ve performans denkliğine ulaşmış ve şebeke yönetimine katkı sunmaya başlamışlardır. Bütün bu sebepler tüketicilerin temel ihtiyaçlarının karşılanması konusunda önemli bir rol oynayarak yenilenebilir enerjiye olan talebi hızlı bir şekilde arttırmaktadır. Global ölçekte yaşanan bu gelişmelerin yansımaları, ülkemizde özellikle YEKDEM, YEKA ve lisanssız üretim modelleri ile kendini göstermeye devam etmektedir. Sağlanan önemli destekler ve uygulanan modeller sayesinde ülkemizde ciddi yatırımlar yapılmakta ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı teşvik edilmektedir.

Gelinen bu noktada Ülkemiz adına övünç duyacağımız önemli gelişmede şu;

Her gün biraz daha ekonomik hale gelen yenilenebilir enerji kaynaklarını yüzde yüz kullanan bir dünya yaratma konusunda çalışmaları olan Ülkemizden bir bilim insanı Prof. Dr. Tanay Sıdkı Uyar, Dünya Biyoenerji Birliği (WBA) Başkan Yardımcılığına seçildi,. “KUTLUYORUZ”.

Sevgiyle ve Sağlıkla Kalın

ncmozdmr

Kaynaklar:

inçitaş web sayfası

Temiz Enerji

Deloitte, 2019.

Küresel Yenilenebilir Enerji Trendleri

Merve ÖZCAN, Nisan 30,2020

IEA Küresel Enerji Görünümü Raporu: “2020 yılında büyüyecek tek enerji kaynağı yenilenebilir olacak”

temizenerji org web sayfası

KPMG Sektörel Bakış - Enerji - 2020

Katkıları için Hüsnü Baysal’a teşekkürler

Son Güncelleme: 09.05.2020 21:25
Yorumlar

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

banner51

banner34

banner38

banner57

banner33

banner37