Uzakları yakına getirmek !

Etrafımızda bulunan pek çok tanıdığımıza bu ara bir haller oldu.

Yavuz ERCAN
Yavuz ERCAN
05 Temmuz 2020 Pazar 21:52
Uzakları yakına getirmek !

Etrafımızda bulunan pek çok tanıdığımıza bu ara bir haller oldu. Yıllar yılı son derece rahat bri o kadarda neşeli hayat geçiren kim varsa bu günlerde muhtemelen kendi kendileri ile uzun saatler süren bir hesaplaşma sonrası bulundukları yerden başka diyarlara hatta olabildiğince uzaklara gitmenin hayallerini kurar oldular.

Her ne kadar hayal kurmanın sonu olmasa ve hayallerden kurtulmanın tek çıkar yolu dalınan uykudan uyanmak olsada sözünü ettiğimiz tanıdıklarımızın nerede ise "Buradan çok uzuklara gideceğim" şeklinde çok iddialı bir ifade kullanmaya başlayınca bizde kendi kendimize "Acaba sözü edilen uzak neresi ?" sorusuna cevap aramaya başladık.

Şiirlerini çok büyük bir keyifle okuduğumuz İsmet Özel, 'Mataramda Tuzlu Su' isimli şiirinde

"Uzak nedir?

Kendinin bile ücrasında yaşayan benim için

Gidecek yer ne kadar uzak olabilir?

Başım açık, saçlarımı ikiye ortadan ayırdım

Kimin ülkesinden geçsem

Şakaklarımda dövmeler beni ele verecek

Cesur ve onurlu diyecekler

Halbuki suskun ve kederliyim

Korsanlardan kaptığım gürlek nara

İşime yaramıyor

Rençberlerin o rahat ve oturmuş lehçesinden tiksinirim

Boynumda bana yargı yükleyenlerin

Utançlarından yapılma mücevherler

Sırtımda sağır kantarı gizli bilgilerin

Mataramdaki suya tuz ekledim

Azığım yok

Uzun yola çıkmaya hüküm giydim."

diyor.

Uzaklara gitmek, sonu bilinmedik maceralara atılmak, dünyanın hiç bilinmedik ülkelerini görmek insanoğlunun daha doğduğu günden itibaren ilk hedefi arasındadır, Kendisine kalan her zaman diliminde Uzun yola koyulmak isteyen insanların bu talebi öldükleri ana kadar asla sona ermez.

Yaşadığı zaman zarfında hayallerini gerçekleştirmek adına bütün imkanlarını kullanan ancak elinde olanlar ile kendi mahallesinden bile çıkma imkanı bulamayan milyarlarca insanın bunduğu bu gezegende uzakların anlamı da elbette her geçen gün biraz daha büyüyor.

Özellikle köyden kente başlayan ve bir türlü durdurulamayan göç dolayısı ile sefertası gibi evlerde yaşamaya mahkum ve mecbur edilen çalıştığı işyerine ulaşabilmek adına en az 2-3 araç değiştirmek zorunda kalan insanların bitip tükenmek bilmeyen özlemidir Uzaklar.

Bulabildiği bir iş kolunda uzun yıllar çalışan mesleğe başladığı günlerde var olan saçlarını, dişlerini, gücünü gençliğini çok büyük oranda kaybeden insanımızın bu kadar olumsuzluk arasında hiç unutmadığı, yüreğinin bir köşesinde sakladığı “Uzaklara gitmek” hedefi de böylesi zamanlarda ortaya çıkar.

Efkarlandığı zaman aynı masada beraber oturduğu arkadaşına “-Emekliliğe az kaldı, göreceksin emekli olur olmaz var olan birikimimle güneyde sessiz-sakin bir sahil kasabasına yerleşeceğim, Kendime göre küçük bir işletme açacağım, günün yarısını uyuyarak diğer yarısını da akşam serinliğine ay ışığında bana ait işletmemde keyif alarak sürdüreceğim” diye anlatır durur.

Bu hedef elbette çok büyük bir oranda gerçekleşmez, birincisi ekonomik şartlar güneyde yada memleketin başka bir bölgesinde böyle bir işletme açmaya imkan vermez ama bundan daha önemlisi insan çok uzun yıllar ikamet ettiği bölgeden kolay kolay ayrılamaz.

Dolayısı ile Uzaklar mevhumu her insanın içerisinde bir hedef olarak kalmaya devam eder bundan dır ki “-Ben gurbette değilim gurbet benim içimde” ifadesi hayatımıza egemen olur bir noktadan sonra yerimizden kıpırdamaya bile izin vermez.

Pek çok insan gibi bizde Uzak ve uzaklar konusunda epey gel-gitler yaşayan birisiyiz, alacağımız mesafelerin, gideceğimiz yolların, yapacağımız yolculukların içerimizdeki UZAK hedefe varma yolunda ihtiyacı tam olarak karşılamadığını tam anlamı ile idrak ettikten sonra “-Boş ver Yüksel Ercan dalından düşen yaprağın akibetini rüzgar tayin eder, öyle ise bırak senin nereye gideceğine de rüzgar karar versin” diyerek kaderimize razı olduk.

Böyle bir karar almamıza rağmen hep aklımıza takılan “Uzak nedir ?” sorusuna da bir türlü cevap veremiyoruz, kime sorduysak,kiminle konuştuysak hemen herkesin kendisine göre bir uzak anlayışı olduğunu anlayınca  ne olacaksa olsun demek gibi bir kolaycılığın arkasına sığınmaktan başka bir çare bulamadık, vesselam.

"Bir hayatı,ısmarlama bir hayatı bırakıyorum

Görenler üstünde iyi duruyor derdi her bakışta

Askerken kantinden satın aldığım cep aynası

Bazı geceler çıkarken

Uçarı bir gülümseyişle takındığım muşta gibi lükslerim de burda kalacak

Siparişi yargıcılar tarafından verilmiş

Bu hayattan ne koku, ne yankı, ne de boya

Taşımamı yasaklayan belgeyi imzaladım

Burada bitti artık işim, ocağım yok

Uzun yola çıkmaya hüküm giydim."

İçimizdeki uzakları aramaya devam…

Yorumlar

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

banner51

banner34

banner38

banner57

banner33

banner37