Sabah erken saatlerden gece yarılarına kadar çalan telefonumuza "Buyrunuz ben Yüksel Ercan" cevabını verir vermez telefonun diğer tarafında bulunan, ismi telefon rehberinde kayıtlı tanıdıklarımız, ismi kayıtlı olmayan ve bir şekilde yakınlarımız üzerinden bize ulaşan vatandaşlarımız kısa bir selam kelam faslından sonra "Yüksel bey falanca dostumuzun oğlu/kızı işsiz. Benim selamımla sana yönlendiriyorum. Lütfen iş konusunda yardımlarını esirgeme" şeklinde ricada bulunuyor ve bu durum günün hemen her saatinde sürekli tekrarlanıyor.

Bu şekildeki iş konusunda yardımcı ol ricaları biz kendimizi bildik bileli asla sona ermedi. Kamuoyunun gözünün önünde sürekli bulunan gazeteci-siyasetçi- ticaret erbabı- bürokrat kimin derde derman olacağı düşünülen kim varsa vatandaşın bu talebinden yıllar yılı asla kurtulamıyor.

Partilerin kurulup kapanmasına, iktidarların değişmesine rağmen sözünü etmeye çalıştığımız işsizliğin bir türlü giderilemediği, daha da kötüsü işsizler ordusuna her geçen gün yenilerinin eklendiği bir ülkede huzuru bulmanın asla mümkün olamayacağını hemen herkes çok net bir şekilde biliyor.

Biz bu işsizlik meselesini düşünürken farkına vardık ki ömür geldi, gidiyor. Bizimle birlikte dünyaya gelenler özellikle de gençlik çağlarının başında hep 18 yaşında kalacağım diye düşünenlerin tamamı şu sıralarda yaprak dökmüş ağaçlar gibi ömürlerinin son dönemlerini yaşıyor ve kendisini geçmişin muhasebesini her zamankinden daha fazla yapmak zorunda hissediyor.

Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde dünyaya merhaba dedikten sonra dedesinden, babasından miras kalmayan, şans oyunlarından da büyük ikramiye kazanamayan ve zor şartlarda lise son sınıfa kadar gelme başarısını gösteren ortalama bir Türk gencinin, önündeki yıllar için 3-4 tane temel beklentisi olduğunu o çağları yaşamış olan herkesi bilecektir.

Lise son sınıfa gelme başarısını gösteren Türk genci gelecek dönemler ile ilgili eline aldığı kalem ile önündeki karalama kağıdına “Birinci önceliğim Cumhuriyet kurulalı beri her gelen hükümetin yaz boz tahtasına çevirdiği eğitim sisteminin ortaya çıkardığı zorluklar dolayısı ile güç bela gelebildiğim lise son sınıftan mezun olup iyi, iyi olmasa da ortalama bir üniversiteyi bitirmem lazım. 

Üniversiteyi bitirebildiğim takdirde, askerlik yapmam lazım zira bu memlekette askerlik yapmayana adam demezler, kız da vermezler. Askerliği sağ salim bitirebilir geriye dönebilirsem, hayatımı devam ettirebileceğim bir iş bulmam, ondan sonra da helal süt emmiş bir aile kızı bulursam evlenir hayatıma devam ederim" şeklinde not aldıktan sonra, kağıda yazdıklarını hayata geçirmenin yollarını aramaya başlar.

Lise son sınıfa gelen ve önümüzdeki yıl gireceği iki aşamalı sınavı düşünürken bir sabah TEOG ile birlikte üniversite sınavlarında da bir değişim olduğunu, bu değişimin nasıl olacağı ile ilgili bilgilerinde sorumlular tarafından ilerleyen günlerde açıklanacağı ile ilgili haberi duyar duymaz dakika bir gol bir misali hayata geçirmeye çalıştığı planlarının, başlamadan akamete uğradığını büyük bir şaşkınlıkla anlar.

Liseyi bitirmek zor. Üniversite sınavını kazanmak kazandıktan sonra da bitirebilmek ondan daha zor. Bir taraftan okumaya çalışacaksınız, bir taraftan başta FETÖ ve aşırı sol örgütler olmak üzere memleketin zararına çalışan ne kadar örgüt varsa onlardan uzak kalmaya çalışacaksınız. 

Emekli maaşı ile üniversitede çocuk okutmaya çalışan anne baba da yeteri kadar para olmadığından üç öğün makarna yemeye talim edeceksiniz. Kredi Yurtlar Kurumu’nda barınacak yer kalmadığından hayat zindan olacak ve bu kadar zorluk içerisinde üniversite mezunu olmaya çalışacaksınız.

Hadi var olan bütün olumsuzluklar aşıldı ve genç kardeşimiz üniversiteyi bitirme başarısını gösterdi. Daha okulun kapısından çıkar çıkmaz askerlik şubesi kollarını açarak hadi bakalım devlet senden vatan hizmet bekliyor diyerek sizi alır, bu yaşınıza kadar hiç görmediğiniz, yolunuzun hiç düşmediği, bundan sonra da düşeceğini sanmadığımız bir dağ karakoluna sizi nöbetçi olarak gönderir.

Askerlik süresi boyunca başta PKK olmak üzere sayıları artık belli olmayan terör örgütleri ile çarpışmaya başlandığında terör örgütleri tarafından şehit edilme, yaralanma, vücudunun bir uzvunu kaybetme, kaçırılma gibi hadiselerin bir tamamından sıyrılıp terhis olduğunda sıra kaldığını düşündüğü son iki noktaya gelir.

Bunlardan birincisi, aslında en zoru elindeki ne işe yaradığını bilmediği üniversite diploması ile herhangi bir kamu kurumuma ya da parası bol bir özel sektör kuruluşuna girmeye çalışmaktır. Elinde diploması ile o devlet dairesi senin, bu özel kuruluş benim diye umutla koşturup duran arkadaşımız birden bire rahmetli Mahsuni Şerif’in,

Kurban gelir payın yoktur
Haftan yoktur ayın yoktur
Ankara’da dayın yoktur
Mamudo kurban niye doğdun

türküsünü duyar, arkanda herhangi bir siyasi güç yoksa bırak devlet dairesine girmeyi, herhangi bir okulda hizmetli bile olmazsın gerçeği ile karşı karşıya kalır ve geriye iş bulamayan her Türk gencinin modası asla geçmeyecek olan okeye dördüncü mesleğine ister istemez merhaba demek zorunda kalır.

Askerlik yapan ancak elinde hiçbir işe yaramayan üniversite diploması ile dolaşıp duran genç kardeşimiz nasıl olsa iş yok hiç değilse evleneyim diye düşünür, bu düşüncesinin aile fertleri tarafından da onaylanması ile helal süt emmiş bir hanım bulduktan sonra,

Erik dalı gevrektir
Amanın basmaya gelmez
El gızı naziktir
Amanın küsmeye gelmez

türküsü eşliğinde oynadığını sanan ancak ne yaptıkları bugün bile anlaşılmayan kalabalık bir misafir kitlesi eşliğinde dünya evine girer.

Sonrası malum, iyi bir iş buldun, bulmadın. Herkes tatile gidiyor, biz gidemedik. Yan komşumuzun hanımının son model arabası var, sen bana neden araba almıyorsun? serzenişleri içerisinde hayat sürer gider.

Bizim mizahi bir üslup ile anlatmaya çalıştığımız ve okuyucuların da tebessüm etiğini düşündüğümüz bu yazıda olup bitenler aslında kendimizi bildik bileli, bizden önce yaşayıp bu dünyadan ayrılan nesillerin de karşı karşıya kaldıkları acımasız hayat şartlarının bir özeti olsa gerek.

Hayata hazırlanmak adına hangi okula gideceğimiz, nasıl mezun olacağımız belli değil. Üniversitede okumak istediğimiz bölüm ile ilgili karar kesinlikle bize bırakılmıyor. Askerlik yapmayan için sen daha adam bile sayılmazsın yaftası hazır.

Askerlik bitse iş yok, işi bulsan bir sabah kurumun kapısından girmek için kullandığın giriş kartı kırmızı yanıyor. Güvenlik görevlisi size içerisinde bir çek olan zarfı verip "Kurum ekonomik sıkıntılar nedeni ile küçülme kararı aldı. İş akdiniz feshedilmiştir" diyor. Mosmor olmuş bir yüz ifadesi ile "Borçlarımı, kredilerimi nasıl ödeyeceğim, evime nasıl ekmek götüreceğim? şeklindeki soruya da çoğu zaman "Git derdini Marko Paşa’ya anlat" cevabı gelir.

Bu işler ne zaman düzelecek ? Hangisi siyasi yapı çektiğimiz bu eziyete son verecek ?

"Bu ülkenin gerçek gündemi sadece ve sadece ekonomidir. Ekonomiye bağlı olarak işsizliktir. Bunların dışında ne varsa tamamı yapay gündemdir” diyecek ve 80 milyon Türk vatandaşını Norveç gibi, İsveç gibi tam olarak İskandinav ülkeleri gibi bir standarda ne zaman çıkacak sorularına cevap verdiğimiz gün bizi yoran pek çok karmaşadan da kurtulmuş olacağız.

Öbür türlü daha uzun yıllar mutsuz şehirlerde bir kesim hayatımız tesadüflere bağlıydı diye hayıflanırken bir başka gurup da tesadüf diye bir şey yoktur, tevafuk vardır iddiasını asla terk etmeyenlerin kavga ettiği bir dünyada biz de arada kalmış mutsuz hayatlar süren insanlarla ilgili hiç bir işe yaramayan yorumları yapmaya devam edeceğiz.

Allah sonumuzu hayretsin.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

banner51

banner34

banner38

banner57

banner33

banner37