31 Mart tarihinde yapılacak olan yerel seçime adım adım yaklaşıyoruz. Belediye başkan adayları 31 Mart tarihinde yapılacak seçimde, başkanlık koltuğuna oturabilmek adına sabah erken saatlerden gece yarılarına kadar koşturup duruyorlar.

Her seçim öncesi olduğu gibi bu günlerde başta başkan adayları olmak üzere siyasetçilere göz açtırmayan, adaylara akıl üzerine akıl vermekten bir dakika bile vazgeçmeyen STK’lar sahada arz-ı endam etmeye başladılar.

Sivil toplum kuruluşunun ne demek olduğu genel manada kâr amacı gütmeyen, belirli bir amaç doğrultusunda bir araya gelmiş insanlardan oluşan örgütlenmeler diye tanımlanabilir. Bununla birlikte  sivil toplum kuruluşlarının ve aslında sivil toplumun en büyük özelliği ise, devletle bir çıkar birliğinin ya da herhangi ilişkisinin bulunmaması da başta gelen temel kuraldır.

Normal şartlarda sivil toplum hareketinin, aktif siyasetin içinde olmaması gerekir ancak siyasetin oluşumunda, içeriğinde ve yönetiminde bir mücadele içinde yer almaları gerekiyor. 

Bu manada sivil toplum kuruluşları, problemlere çözümler üretir ve fikir geliştirir. Oluşturduklarını politikacılara sunar ve onların, bunları gerçekleştirmeleri için gerekli olan baskı gruplarını oluşturur. Amaçları ise hiçbir zaman iktidar ve güç değildir. Toplumsal değişimin ve dönüşümün sağlanması için itici güç görevi görürler.

STK’lar bizde daha çok dernek olarak bilinir. Sivil toplum kuruluşu ifadesi vatandaşlarımız arasında fazla rağbet görmemesinden dolayı işi olan da olmayan da bu kitleyi dernek olarak tanımlar ve o kategoride değerlendirir.

Türkiye’de bugün 88 bin 782 bin dernek bulunuyor. Bu derneklere kayıtlı üye sayısı da 8 milyon civarında var olan 88 bin dernek içerisinde ilk sırada 35 bin cami derneği bulunuyor.

Türkiye'deki derneklerin yüzde 10'unu hemşehri dernekleri oluşturuyor. Bu derneklerin yarısından fazlası Marmara bölgesinde İstanbul, Bursa ve Kocaeli illerinde faaliyet gösteriyor. 

Hemşehri derneklerinin yüzde 58,80'i Marmara, yüzde 6,22'si Akdeniz, yüzde 1,29'u Doğu Anadolu, yüzde 9,83'ü Ege, yüzde 1,57'si Güneydoğu Anadolu, yüzde 17,55'i İç Anadolu, yüzde 4,75'i Karadeniz'de bulunuyor.

Burada asıl sıkıntı var olan bu kadar fazla STK’nın yani derneğin ne işe yaradığı ve topluma hangi katkıyı sunduklarıdır. Avrupa başta olmak üzere dünyanın pek çok ülkesinde vatandaşların rahat etmesi adına çok büyük katkı sunan STK’ları görüp bunların başarılarını işittikçe kendi kendimize eğer bunlar STK ise bizimkiler nedir ? sorusunu sorup duruyoruz.

Son dönemlerde bizim STK’ların faaliyetlerine şöyle bir bakın, STK’lar ile ilgili sabah kahvaltıları, akşam yemekleri, bulundukları yerleşim merkezlerinde başta siyasi partilerin ilçe başkanlarını, sonra belediye başkanlarını, kaymakamları, valileri ziyaret edip onlara ne adına sunulduğu belli olmayan plaket takdimleri sırasında boy boy fotoğraf çektirilip medya kuruluşlarına servis edilmesinden başka hiç bir faaliyet göremezsiniz.

Bizim bir dönem ZİYARETSİAD ismini koyduğumuz bu derneklerin mesela şu günlerde vatandaşların hayatını olumsuz yönde etkileyen pek çok sorun ile ilgili ne düşündüklerini, hiç kimse bilmiyor. 

Birbiri ardına yaşanılan ve vatandaşların evlerindeki elektronik araçlarını paramparça eden elektrik kesintileri ile ilgili ne düşündüklerini bilmiyoruz. Şu günlerde mutfakları yangın yerine çeviren temel gıda maddelerine yapılan fahiş zamlarla ilgili de STK’lardan en ufak bir tepki duyamazsınız.

Halbuki bulunduğumuz çevrede vatandaşın hayatını zorlaştıran her olumsuzluk ile ilgili STK’ların çok büyük rol oynaması gerekmektedir. İnsanı çıldırtan trafik keşmekeşliği konusunda STK’ların yöneticileri uyarma gibi tarihi bir görevi bulunmaktadır.

Yukarıda anlatmaya çalıştığımız şekilde daha yüzlerce, binlerce örnek verilebilir. Sabahtan akşama kadar falanca kurum başkanını ziyaret etmekten ve plaket vermekten başka hiçbir faaliyeti olmayan STK’ların üst düzey yöneticileri ve başkanları seçim sürecinin başlaması ile birlikte "Arkamda şu kadar destekçi üyem var, bu destek sayesinde belediye başkanlığına, belediye meclis üyeliğine adayım" demekten de asla geri durmuyorlar.

Geçtiğimiz yıllarda konu ile ilgili olarak devletin üst kademesindeki bir siyasetçiye "Efendim bütün yurt geneline yayılan falanca ilin, filanca ilçesinin, filanca köy derneğinin kime ne faydası var, bunları kapatmayı hiç düşündünüz mü ?" diye sormuştuk.

Bizim sorumuz üzerine kafasını bir miktar kaşıyan siyasetçi, "Yüksel bey  senin bahsettiğin o köy, mahalle, mezra diye başlayan ve dıdının dıdısı olarak devam eden derneklere bir şekilde üye olmuş yaklaşık sekiz milyon üye var. Bu STK’larında dernek merkezleri var. Biz seninle şimdi bu meseleyi konuşurken derneklere üye olan 8 milyon kişinin en az yarısı yani dört milyonu dernek merkezlerinde oyun oynuyor, sohbet ediyor, sokağa çıkmıyorlar. Dernekler olmasa sayıları 4-5 milyon civarında bulunan vatandaş kitlesi sokaklarda olacak. Düşünebiliyor musun bunun getireceği sıkıntıları ?" dediğinde bize de sadece evet deyip başımızı sallamak kaldı.

STK'ların yönetim katında bulunanların özellikle de başkanların kendi durumlarını bir kez daha gözden geçirmeleri gerekmektedir. Toplumda artık fazla bir ağırlığı kalmayan, vatandaş tarafından kabul görmeyen STK’ların varlıklarını sürdürme konusunda zaten sıkıntıları var. 

Toplumun var olan sıkıntıları ile ilgili yöneticileri uyarmak, ikaz etmek gibi bir sosyal sorumlulukları varken al plaket, ver başarı belgesi üzerine kurulan bu STK'lar artık gülünç olmaya başladılar.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

banner51

banner34

banner38

banner57

banner33

banner37