Şehir ve İnsan ilişkisi bardak ve su ilişkisi gibidir. 
Bardak şehir, su insan. Sonuçta bardağı yapan da şekil verende insan. 
Suyu hangi bardağa koysan şeklini alır insan. 
Su bizim için ne kadar önemliyse, bir o kadarda suyun aziz ve temiz kalması için suyun koyulduğu kap da önemlidir. 
Suyun temizliği kapın temizliğindendir. 
Yüce yaradan, bütün insanları doğuştan ak ve temiz yaratmıştır. Yaşadığı çevre, doğup büyüdüğü şehirdir onu değiştiren belki kirletip suyu lağıma çeviren.
O halde şehirlerimiz bugünümüz için, yarınlarımız için önemlidir. Ya içinde kirlenmeden, bozulmadan yaşayacak bir nesil yetiştirmek için, şehirlerimizi bu değerler sistemine uygun inşa edeceğiz, ya da yok olup elimizden kaçıp giden geleceğimizi kendi ellerimizle toprağa gömeceğiz. Nasıl bir şehir inşa ettiğinle, nasıl bir insan yetiştirdiğin arasında bu kadar açık bir ilişki vardır. 
Şehirler biziz, bizde yaşadığımız şehirleriz doğrusunu söylemek gerekirse.
Bir şehri yaşanmaya değer kılan şey, o şehri inşa edenlerin değerleriyle şu anda o şehirde yaşayanların değerleri arasında ki benzerliktir. 
Bu benzerlik, bu aynı kökten beslenme alanları daraldıkça, ruh gider ceset kalır, ev gider rezidans kalır, aşk gider ilişki kalır, evlat gider piç kalır.
Hacı Bayram Veli Hazretleri’nin de ifade ettiği gibi, “insan, şehri inşa ederken, aslında taşın toprağın arasında kendisini inşa eder. Gönülde her ne var ise, şehir olarak görünür. Gönlü taş olanın şehri taş, gönlü aşk ile dolu olanın şehri gülistan olur”. 
Şehirlerin ruhunu AVM lerle, göz alıcı, pırıltılı madde kokan, rant kokan beton duvarlara hapsedenler, şehirlerle birlikte insanları da tutsak edip ruhsuzlaştırdıklarını çok iyi bilmelidirler. 
Şehri değerli kılan, tarihi ve değerleriyle kurulan bağdır, insanı insan kılan bu değerleri yarınlara taşıyandır.  
         
Bir amacı, bir gayesi, bir medeniyet iddiası, bir mimari anlayışı olmayan şehirler ölü şehirlerdir.
Bu şehirlerde yaşayan insanlarda başkaları adına yaşayan, onlar adına gülen, onlar adına eğlenen değersiz taklitleridir.
Bizim medeniyetimiz sevgi ve aşk medeniyetidir. 
Şehirlerimiz insan kokar .Konya’ya adım atar atmaz Hz. Mevlana’nın kokusunu ta iliklerinize kadar hissedersiniz. 
Şehrin taşı, toprağı, insanı bu kokuyla yoğrulmuş, bu kokuyla inşa edilmiştir. 
İstanbul’un Ebu Eyyüb el Ensari Hazretleri bereketidir. 
Süleymaniye gönüllerin fethine açılmış kapısıdır. Abdurahman Gazi Erzurum’u hâkim bir noktadan koruyan bekçisidir. 
Seyyİd Burhanettin Hazretleri Kayseri’ye açılan kapının anahtarıdır. 
Şehirleri inşa ederken, şehirlerin manevi mimarlarına çıkan yoları kapatarak, hem şehirleri sahipsiz, hem insanları yolsuz bırakıyoruz. 
Kendi yolunu bulamayanlar, günübirlik dünyevi ihtiyaçlarının peşine düşüp, oyun ve eğlence peşinde koşup, rant ve kazanma hırsına esir oluyorlar.
Dokunmayın insan kokan şehirlerimize. 
İnsanlarımızı, yarınlarımızı daha fazla kazanma hırsınıza kurban etmeyin. Bırakın bizim olan şehirlerimiz bize ait kalsın. 
Öldürmeyin mahallemizdeki komşuluk ilişkilerimizi gökdelenlerinizle, yokluğunda kapısını çaldığımız bakkal amcamızı AVM lerinizle . 
Biz şehirlerimizin New York, ya da Paris, yada Dubai olmasını istemiyoruz. 
Zira onlardan zaten var bir tane. 
Biz taklit olmak istemiyoruz. 
Kıymayın şehirlerimizle birlikte çocuklarımıza. 


Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

banner51

banner34

banner38

banner57

banner33

banner37