Çöpe giden değerlerimiz

Geçtiğimiz hafta Büyükçekmece’nin Güney Kore’deki kardeş şehri Cheonan’dan gelen heyet, Büyükçekmece Belediye Başkanı Dr. Hasan Akgün ile birlikte ilçede yaşayan Kore gazilerini evlerinde ziyaret ederek madalya takdim etmeleri sırasında yaşanan hadiseler herkesi duygulandırdı.

Gördüklerimiz karşısında bir taraftan “Bize ne oldu.?” Sorusunu gündeme getirirken diğer taratan da her geçen gün bizi büyük bir hızla terk eden Değerlerimizdeki aşınmanın nasıl durdurulacağı ile ilgili cevapları artık daha yüksek bir sesle konuşmamız gerektiğini hatırlattı.

Kore Gazisi Yaşar Erkanlı ve Ahmet Özkan’ı ziyaret eden Oh Seoggyo başkanlığındaki Cheonan Belediyesi heyeti, Kore’de savaşan Türk askerlerine büyük saygı ve minnet duyduklarını ifade ederek; “Kore’nin özgürlüğü ve demokrasisi için savaşan Türk askerlerine minnet borçluyuz. Kore ile Türkiye’nin tarihten gelen bu güçlü bağı bundan sonraki kuşaklar arasında da geliştirilerek sürdürülecektir” demişler.

Kore gazisi Erkanlı ve Özkan’a Kore Cumhuriyeti tarafından gönderilen nişanları takdim ederek önünde yere eğildiler. Gazi Erkanlı ve Özkan'a saygı için yere kapaklanan Korelileri gören Başkan Hasan Akgün ve yanındakiler duygu dolu anlar yaşamışlar.

Daha ilk okula başladığımız günlerden itibaren öğretmenlerimiz “Çocuklar bir taraftan hayatımızı devam ettirecek bizim var olmamızı sağlayacak eğitimi alırken diğer taraftan da bizi biz yapan değerlerimizi asla unutmayacağız, değerlerimizin neler olduğunu da daha şimdiden size öğretmeye çalışacağız” şeklinde uyarılar yapmaya başlamışlardı.

Yıllar içerisinde önce okullarda öğretmenlerimiz, sonra yaz tatillerinde “dinimizi, diyanetimizi” öğrenelim diye büyüklerimizin bizi gönderdiği yaz kuran kurslarındaki imamlarımız, arkasından siyasi görüşlerimizin şekillenmeye başlaması ile kapsından girdiğimiz ve isimleri başta Ocak-Vakıf-Dernek olmak üzere çok sayıda kurum ve kuruluşta bulunan bütün eğitimciler “Değerlerimiz “ile ilgili yüzlerce-binlerce örnek vererek bizi hayata hazırlamaya çalıştılar.

Mesela büyüklerimizin yanında ayaklarımızı uzatarak oturmak uygun değildi, yine büyüklerimizin yanında bize söz verilmeden, yada onlardan izin almadan konuşmak, her hangi  bir konuda ahkam kesmek çok ayıptı, Ezan okunurken kendimizi toparlamak insani bir vazifeydi, Cenaze giderken eğer oturuyorsak ayağa kalkmamak çok büyük bir ayıptı.

Herhangi bir ortamda güzel ve ateşli bir sohbet yapılırken Müslümanları namaza çağıran Ezan okunduğunda konuşma anında bıçak gibi kesilirdi, siyasetçilerde bu durumu yakından bildiklerinden son derece hamaset dolu konuşmalar yaparken kendilerini dinleyen on binlerce yüz binlerce kitleye “Arkadaşlar Ezan-ı Muhammediye okunuyor, söylemlerimize ezan bittikten sonra devam edeceğiz” diye konuşur ve susarlardı.

Toplu taşıma araçlarında kendinden büyüklere- Bayanlara özellikle hamile bayanlara yer vermemek herkes tarafından ayıplanan bir durumdu, Bu araçların kapısından giren bir yaşlı yada bayan görünür görünmez koltuklarda oturan kim varsa yıldırım hızı ile bulunduğu yeri terk eder yerini yaşlı yada bayanlara bırakmak için adete bir yarış yaşanırdı.

Sohbet edilirken kürdan ile diş karıştırılmazdı, karşısındakine yüksek sesle asla ve asla hitap edilmezdi, yine toplulukta sakız çiğnenilmez, sakız çiğneyenlerde herkes tarafından ayıplanırdı.

Mübarek Ramazan ayında bir şekilde oruç tutmayanlar oruç tutanlara karşı oldukça saygılı davranırlar, ulu orta yemek yemeler, kahvehanelerde yada lokantalarda ulu orta yemek yemezlerdi, Bu yüzdendir ki eskiden oruç tutmayanları durumu tutanlara göre daha zordu.

Yolda-caddede-sokakta kalabalık bir şekilde yürünürken yaşı küçük olanlar kendilerinden büyük olanların önüne asla geçmezler büyüklerini hep bir adım geriden takip ederler daha da önemlisi bilerek yada bilmeyerek büyüklerin önüne geçenleri ikaz ederlerdi.

Bu şekilde zaman içerisinde bize öğretilen değerlere daha binlercesini eklememiz mümkündür, ancak son dönemlerde dikkat edilirse yıllar yılı bizi biz yapan değerlerimizin her geçen gün biraz daha fazla aşınmaya başladığını bu değerleri aşındırmak için olağanüstü bir çaba sarf edenlere “Bu şekilde davranmanız uygun olmayabilir” dediğimizde de “Beyefendi onlar eskidenmiş dünya değişiyor, sizin değer diye bildiğiniz gelenekler her geçen gün değişiyor, sizin de bu değişime ayak uydurmanız gerekiyor” diyerek sizi söylediğinize söyleyeceğinize pişman ediyorlar.

Toplumda var olan olumsuzlukların çok büyük bir kısmı değerlerimizi çok hızlı bir şekilde kaybetmemizden kaynaklanıyor, büyüğünü saymayan, küçüğünü sevmeyen, kendinden başkasının hakkını hukukunu korumayan bir kitle yüzünden hayatımız her geçen gün zorlaşıyor.

Bizim “Değerlerimiz “olarak bildiğimiz bir başka açıdan da “Milli Terbiye” olarak kabul ettiğimiz gelenek ve göreneklerimizin bizi büyük bir hızla terk ettiği bu günlerde var olan rahatsızlığı yeniden tesis etmek te her geçen gün daha da zorlaşıyor.

Milli Eğitim Bakanlığı nereye gitti.?

 Her türlü siyasi görüşe mensup STK’ların bu olup bitenler karşısında hiçmi yürekleri sızlamıyor.?

Bu milleti, arkadan gelen gençliği kim kurtaracak..?