Kerpiç deyip geçmeyin.
Türküsü vardır Anadolu’da.
"Kerpiç kerpiç üstüne kurdum binayı
Binayı kurar iken gördüm leylayı
Leyla başıma açtı türlü belayı"
Leyla,bina, ev. Hayat neler üzerine kuruluysa onun üzerine yazılan türkülerden biridir kerpiç türküsü.
Kerpiç evler Anadolu’da 9 bin yıldır hiçbir değişime uğramadı.
Günümüzde Batı Şeria’da, Ürdün Nehri yakınında bulunan Jericho kenti, tarihin bilinen ilk kerpiç evleri ve taştan yapılma savunma duvarını barındırır.
Saman ve balçık karışımı olarak hazırlanıp tahta kalıplara dökülerek güneşte kurutulan bir tür yapı duvarı malzemesidir kerpiç.
Saman ve balçığı yani çamuru karıştırıp duvar örmekte kullanırız kerpici.
Çoğunlukla sağlam olsa da depremlerde bazen en dayanıksız malzeme olur nice canlar kalır altında hayatını kaybeder insanlar.
Ancak kerpiç Afrika’da çok ilginç bir yaşam sürecine neden olur.
Kara derili bu güzel kabile insanları nehir ve göl yakınından aldıkları çamurlarla
Kerpiç yapar evlerine duvar örerler.
Kuru yaz mevsiminde yapılan bu kerpiçler yağmur mevsimi başlayınca ıslanır.
Suyu nemi gören ve daha önce toprağın içinde gizlenen balık yumurtalarını yeniden hayata döndürür.
Bu ilginç dönüşümü Afrikalı kabilelerin insanları hep yaşar görürler.
Bu kuru toprak parçasından balık doğar ve yağmurla çoğalan su akıntılarıyla nehirlere göllere yüzerler.
İşte bu göremediğimiz kuru tohumların canlanması gibidir. Yumurtadan da hiç ortada yokken düşünemediğimiz bir zamanda ve ortamda ortaya çıkan canlılar bizi şaşırtırlar.
Bu yumurtanın muhafaza edilerek yıllar sonrada canlanacak gibi saklanması bir gün bizimde saklanabileceğimiz gerçeğini ortaya çıkarır.
Bir kerpicin ev sahipliği yaptığı aslında toprağın ev sahipliği yaptığı yerde bizde muhafaza edilip neden bir gün ortaya çıkarılmayalım ki?
Bir balık yumurtasından bir bitki tohumundan fazlaca iradeye sahibiz nasılsa.
Bir kerpiç nerelere taşıyor aklımızı.