Önleyici hizmetler

14 Temmuz saat 17.00 sıralarında bir yazı yazmıştım. İnşallah bu haftayı kazasız belasız atlatırız demiştim.
Ama hafta sonunu kazasız atlatamazsak bir soru soracağımı belirtmiştim. 
Sorum şuydu? 
'Eğer bir patlama olursa büyük bir infial çıkarsa ortaya o zaman sorumu soracağım. Bu bir vurgunculuk; ortamı gerginleştirme soğuk savaşı da olabilir, gerçek bir istihbarı bilgide olabilir' demiştim.
Bakınız istihbarat müsteşarı ve Genelkurmay başkanı da benim gibi düşünüp gelen ve paylaşılan istihbaratı Cumhurbaşkanı ve Başbakanla paylaşmaya çekinmişler. Ben yine de yazdım köşemde.
O gün iki sitede ve sosyal medyada oldukça ilginç yazışmalar vardı. Dahası Fransızlar çok daha büyük bir olayın gerçekleşebileceğinden söz ederken ve elçiliklerini bile kapatırken bizim gelebilecek her türlü tehdidi gerçekleşmesi çok mümkün olmasa bile devletin Cumhurbaşkanı ve Başbakanıyla paylaşmamız gerekmez miydi?
Olası bir tehdidi devletin Cumhurbaşkanı ve Başbakanıyla paylaşsak kim bilir belki de çok daha az kayıpla sonuçlandırabilir hatta hiç ortaya çıkmamasını sağlayabilirdik belki.
Çünkü siyasi irade bu konularda daha titiz daha seçici daha tedbirlidir.
Oluşabilecek bir operasyonun türüne niteliğine niceliğine daha ciddi yaklaşabilir bir iradeye sahiptir.
Hatta bu olay müsteşarın genelkurmay başkanıyla konuştuğu saatlerde Cumhurbaşkanı ve Başbakanla paylaşılsa hiç kuşkusuz bunu çok ciddiye alır ve hemen gerekli önlemlere başvurabilirlerdi.
Polisiye tedbirler arttırılırdı. Yollarda belki barikatlar oluşturulurdu. 
Mesele büyümeden önlenebilirdi.
Maltepe tugayından çıkan tırlar tanklar bir saatlik yol boyunca nasıl gözden kaçırılmıştır?
Altunizade’den çift kabin otomobil bile köprüye son çıkış levhasından asla geçemeyip Çamlıca’ya yönlendirilirken Koskoca tanklar nasıl gözden kaçmış ve köprüye girmiştir anlaşılır gibi değil?
Trafiğin o yoğun saatinde en az kaç kavşak geçilmiş ben bir sayayım.
Cevizli, Esenkent, Gülsuyu, Zümrüt evler, Maltepe, Mavi evler, Küçükyalı, Bostancı, Tuzcuoğlu, Göztepe kavşağı. Yani on kavşakta hiç mi polis yoktu?
Kimse bu tırlar ve tanklar ne diye sormamış anlaşılan. Büyük bir zafiyet.
Trafik ekipleri amirlerine bu saatte bu tanklar ne diye telsizle bildirmediyse, sivil memurlar bu ne?
Yoğun trafikte tank neyin nesi diye sormuyorsa garip bir durum var.
Hayatta her şey bir kez olur genellikle.
Darbe hariç. Darbelere alışkanlığımız var. 
Hayatın bir parçası olmuşlar adeta. 
Neredeyse beşinci darbe yolda artık. 
Çok şükür dördüncüyü az hasarla atlattık.
Eski bir Cumhurbaşkanımıza ‘darbelerin Süleyman’ lakabı bile takılmıştı.
Keşke erken saatlerde polisiye tedbir alsaydık. Asker komutanı kışlaya gidip kışlayı kontrol ederken poliste kavşakları kontrol altına alsaydı.
Bütün bunları niye mi yazıyorum?
Halk arasında istihbarat zafiyeti eksikliği kahvede, berberde, lokantada, çay ocağında, durakta otobüste, mahalle kadınlarının dedikodularında konuşulur hale gelmişse bu birimin elini kafasının arasına alıp kendisini bir iyice sorgulaması lazım.
Bu yazı üzerine gelip beni sorgulamayı düşünmek yerine en son yaşadığımız havalimanı baskınından başlayarak ne gibi eksikler olduğuna, ne gibi gerekli önlemler alınması gerektiğine, personelininbirçoğunun tekrar eğitimden geçirilmesine, gereksiz personelin tam bu zamanda uzaklaştırılıp iyi çalışanların ödüllendirilmesine, teknik teçhizatın en yeni en donanımlı hale getirilmesine çalışılmalıdır.
Bana düşen vatandaşlık görevi. 
Ben sade bir vatandaş olarak sizi uyarıyorum. 
Bilemiyorum belki de ben yanılıyorum her şey olması gerektiği gibi gidiyor da ben yanlış görüyor yanlış düşünüyorum.