Siyaset yapmak isteyen çok ama parti yok

12 Eylül 1980 yılında yapılan askeri darbe ile siyaset ve siyasi partiler askıya alınıp Demokrasiye ara verilmesinden 3 yıl sonra yapılan genel seçime Anavatan Partisi, Milliyetçi Demokrasi Partisi ve Halkçı partinin katılmasına dönemin “Beşli Cuntası” tarafından izin verilince Türk milleti de kırık/dökük te olsa yeniden demokrasiye dönmenin heyecanını yaşıyordu.


1983 yılında yapılan seçim ve sonrasında ağır aksakta olsa yeniden geçilen çok partili hayata daha sonraki yıllarda çok sayıda parti katılınca 12 Eylül ihtilalinin izleri de yavaş yavaş silinmeye başlamıştı.


Demokrasiye ara verilen o kara günlerden sonra kendisine güvenen ve siyaset yapmayı seven çok sayıda siyasetçi partileşme yoluna gitti, Derdini/Meramını vatandaşa iyi anlatan anından iktidara gelirken kendisini yenileyemeyen partilerde sürekli muhalefette kalmaya devam ettiler.


Her ne kadar kendisini yenileyememek yüzünden pek çok siyasi parti iktidara gelmek için yeterli oy potansiyelini yakalayamasa da TBMM’de grup kuracak sayıyı yakalama başarısını gösterdiğinden en azından siyasete Koalisyon kurarak devam etme şansını yakalamış oluyordu.


1999 yılında yapılan Genel seçimde buna benzer bir tablo oluşmuş yapılan seçim sonunda DSP-MHP-ANAP-DYP ve FP TBMM’ye girmeyi başarmış yapılan görüşmeler sonunda DSP-MHP-ANAP Koalisyon hükümeti kurulurken FP ve DYP’de muhalefet partileri olarak TBMM’de siyasete devam etme şansı yakalamışlardı.


03 Kasım 2002 tarihinde yapılan genel seçimde ise TBMM’ye sadece AKP ve CHP girme şansı yakalarken bugün ortalarda görünmeyen Cem Uzan başkanlığındaki Genç Parti yüzde 7 civarında oy alında yüzde 9 oy alan  DYP ile yüzde 8 oy alan MHP meclis dışında kalmış bu tarihten itibaren içerisinde bulunduğumuz günlere kadar Türkiye’de bambaşka bir siyasi durum ortaya çıkmıştı.

03 Kasım 2002 tarihi itibarı ile daha çok Muhafazakar yapıda bir siyasi parti olarak bilinen AK Parti bünyesine “Merkez sağ” denilen bölgedeki ANAP ve DYP’li siyasetçileri de katınca geriye yüzde 25’lik oy potansiyeline sahip CHP sürekli yüzde 10’luk oy barajının biraz altında yada biraz üstünde dolaşan MHP ile sadece bir bölgedeki seçmenin oyunu alabilen HDP kalmış oldu.

O tarihten itibaren her ne kadar TBMM’de 3 yada 4 parti yer bulmuş olsa da girdiği her seçimde tek başına iktidar olacak oy oranını yakalayan AK Parti hükümet kurmak için başka bir partiye ihtiyaç duymayınca siyasette son derece dar bir alana sıkışmış oldu.

Geldiğimiz noktada HDP süreç içerisinde içeride ve dışarıda gelişen olaylar dolayısı ile bir noktaya hapsoldu, Şartlar ne olursa olsun artık yüzde 25’lik bir oy oranını aşamayan CHP bir varlık gösteremeyince siyaset  yüzde 60-65’lik oy oranına hakim olan AK Parti ve MHP etrafında şekillenmeye başladı.

Seçmen uzun yıllardır kulağına fısıldanan ancak ne anlam ifade ettiği bugün bile bilinmeyen “İstikrar” isimli sihirli sözcük yüzünden oylarını AK Parti lehine kullanıyor, AK Partinin TBMM’de yapacağı yanlışlara zaman zaman da eksik kaldığı taraflara sigorta olsun diye MHP’yi de göz ardı etmeyince ortaya son derece sıkışık bir alanda yapılan siyaset çıkıyor.

Çok partili bir noktada siyaset yapmak isteyenler için geniş bir alan oluşur, 550 sandalye bulunan TBMM’de yüzde 10’luk oy barajını geçen 6 yada 7 siyasi parti olduğunda siyaseti seven herkes için gerekli ortam oluşurken iktidara gelmek için daha fazla oy oranına ihtiyaç duyan partilerde bu nedenler ile bir taraftan siyasi partiler kanunun tam olarak işletirken diğer taraftan da  oy getirecek yeni yüzleri partilerine kazandırabilmek için yeni metodlar izleyeceklerdir.

Ancak var olan sistem TBMM’de çok parti olmasını engelleyince başta partilerin genel başkanları olmak üzere bir kısım Genel merkez yöneticilerini adeta “Kral” yapan noktaya getiriyorlar, Seçim öncesi yaptırılan kamuoyu araştırmalarında seçin sonrası partilerin alacağı oy oranları da aşağı yukarı belli olduğundan parti yönetimleri de kendilerine göre bir yapı seçmek durumunda kalıyorlar.

Böylesi bir noktada siyaset yapmak isteyen ancak bunun için gönlüne göre bir siyasi alan bulamayan çok sayıda “akıl/Fikir” sahibi insan bu dar alan vesilesi ile arada heder olup gidiyorlar, fikirlerini beyan edecek parti bulamıyorlar.

Türkiye bu sebeplerden dolayı şu sıralar tam bir sıkışma yaşıyor, bugün tek başına iktidarda bulunan AK Parti’de durumundan memnun değil muhalefette bulunan MHP’de mutsuz, CHP’de keyifli değil.

Yıllar yılı vatandaşın kafasında yaratılan “Koalisyon kötüdür” algısı maalesef Türkiye’yi siyaseten hiç te hoş olmayan bu noktaya getirdi, Hemen herkes tarafından eleştirilen ancak bir türlü ortadan kaldırılamayan “Yüzde 10’luk oy barajı” yüzünden son derece donanımlı siyasetçilerin bulunduğu partiler TBMM’ye giremeyince ortaya kazananında kaybedenin de memnun olmadığı bir siyasi ortam çıkıyor.

Türk siyaseti son birkaç yıldır büyük sancılar yaşıyor, TBMM’de temsil edilemeyen siyasi oluşumların dünya görüşlerini anlatabilmesi adına atılacak adımların en başına oy barajının kaldırılması gerekmektedir ki TBMM’de çok sayıda siyasi parti olsun, fikirler daha fazla temsil edilsin, milletimizin faydasına olan kararlar çıksın daha da önemlisi artık bizi perişan eden bu kutuplaşmada bir an önce ortadan kalksın.