Önceki gün MHP Genel başkanı Devlet Bahçeli’nin eski Başbakan Ahmet Davutoğlu ile ilgili söylediklerinin yankıları devam ederken bir gün sonra Davutoğlu’nun, Devlet Bahçeli’ye verdiği 10 maddelik cevabın gündemi epey bir zaman daha meşgul edecek gibi gösteriyor.
Türkiye’nin bugün Suriye ile olan kavgasının fitilini ateşleyen kişinin Ahmet Davutoğlu olduğunu, Şu an Cumhurbaşkanlığı makamında bulunan Tayyip Erdoğan’ın dış politika danışmanlığını yaparken Başbakanı yanlış yönlendirdiğini,sonrasında da şu an karşı karşıya kaldığımız bütün karışıklığın Davutoğlu’ndan kaynaklandığını bu sütunlarda birkaç kez daha yazmıştık.
Burada ilginç olan durum MHP Genel başkanı Devlet Bahçeli’nin halen AK Partide milletvekili olan  Binali Yıldırım’dan önce Başbakanlık görevinde bulunan Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Kerkük’teki durum için sunduğu 10 maddelik öneri hakkında zehir zemberek yaptığı açıklamadır.
Devlet Bahçeli ,Ahmet Davutoğlu ile ilgili olarak ''Bu şahıs Kerkük’ün asırlardır bütün etnik ve mezhebi renkleri, aidiyetleri bünyesinde barındırdığını açıklamıştır. Anlaşıldığı üzere Kerkük’ün Türkmen ruhunu inkar etmiş, Türkmen yurdu olduğunu yok saymıştır. Yani kendisinden bekleneni bir kez daha yerine getirmiştir. Stratejik derinlikte az kalsın Türkiye’yi boğmak üzere iken görevden el çektirilen bu zihniyet, şimdi kalkmış, sanki fikrin nedir diye sorulmuş gibi mesajlar verme gereği duymuştur. Türkiye Cumhuriyeti Barzani’ye referandumu iptal et diyor, Irak’ın siyasi birliğine, toprak bütünlüğüne tartışmasız önem veriyor, ne var ki eski Başbakan çıkıp müzakere tavsiyesinde bulunarak referandumun dondurulmasını öneriyor. Sayın Cumhurbaşkanı, Bakanlar Kurulu, Dışişleri Bakanlığı, TSK güçlü bir iradeyle ağız birliği içindeyken, bir eski Başbakan’ın durumdan vazife çıkararak devletin politikalarına aykırı beyanat vermesi, Türkmenlerin haklarına kara çalması gafillik ve garabettir. Ve de hükümetin politikalarını sabote etmektir. Sorarım sana, durdun durdun da şimdi niye ortaya çıktın? Sıfır sorun enkazı daha kaldırılmamışken, sana ne oluyor, sen hangi yüzle konuşuyorsun? Barzani lobisinin değirmenine deyim yerindeyse su taşıyor.” şeklinde açıklama yapınca MHP’li bir siyasetçinin AK Partiyi halen AK Partide siyaset yapan eski bir Başbakan’ın yaptıkları ile savunmaya çalışmasının ortaya çıkardığı durumun ilginçliğidir.
16 Nisan tarihinde yapılan Referandum öncesi MHP Genel başkanı Devlet Bahçeli’nin Partili Cumhurbaşkanlığı sistemine geçişte AK Partiye özellikle de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın siyasetine ne kadar fazla katkı sunduğu zaten bütün kamuoyu tarafından çok net bir şekilde bilinmektedir.
MHP ile AK Parti arasında yaşanan bu “İlkbahar mevsiminin” daha ne kadar devam edip edemeyeceğini bilmiyoruz, Ancak Devlet Bahçeli’nin eski başbakan Ahmet Davutoğlu ile ilgili yaptığı zehir zemberek açıklamadan sonra başta Başbakan Binali Yıldırım olmak üzere hiçbir AK Partilinin karşı cevap vermemesi bir taraftan MHP-AK Parti arasındaki uyum ile ilgili fikir verirken diğer taraftan da parti içerisinde Ahmet Davutoğlu’nun kredisinin artık kalmadığı gerçeğini göz önüne sermektedir.
Bir dönem birbirleri ile kanlı bıçaklı olan MHP ile AK Partinin şu an “can ciğer kuzu sarması” olarak siyaset yapması “Birlik ve Beraberlik” adına en çok bizi sevindirir, Ancak bir taraftan tam anlamı ile AK Parti ile birlikte siyaset yaparken yaklaşan seçimlerde MHP seçmeni “madem yola AK Parti ile devam ediyoruz öyle ise bizim partimize ne ihtiyaç var” sorusu daha çok gündeme gelirse o zaman MHP açısından büyük bir aşınmanın meydana gelebileceğini düşünüyoruz.
Parti içerisinde Devlet Bahçeli’ye kızgın olan kim varsa zaten Meral Akşener’in partileşmesi ile MHP ile yollarını ayırıp kurulacak olan yeni partiye yöneldiler, MHP içerisinde kalan grubun da AK Parti ile olan bu kadar yakınlaşmadan ne kadar memnun olup olmadıkları da zaten ilk seçimde belli olacak.
MHP’nin bundan sonraki siyasetini bir noktada Meral Akşener’in 25 Ekimde kuracağı partinin alacağı mesafe belirleyecektir, Akşener’in partisinin mesafe alması demek bir noktada MHP’nin şu anda bulunduğu oy oranının daha da aşağılara inmesi demek olacağından Devlet Bahçeli’nin takip edeceği siyasetin kendisine mi AK Partiye mi yoksa Meral Akşener’in partisine mi faydalı olacağı soruları önümüzdeki günlerde daha çok cevap arayacaktır.
Çoktan beri sözü edilen sağda bir parti solda bir parti çalışmalarının hangi noktalara gideceğinin cevabı yukarıda da belirttiğimiz gibi Meral Akşener’in kuracağı partinin alacağı mesafeye göre şekillenecektir, Akşener’in partisinin kurulup sahaya inmesi ile MHP’nin nerede duracağı yada nerede durması gerektiği ile ilgili görüşlerde ondan sonra hem Türk siyasetinin hem de Devlet Bahçeli’nin bundan sonraki durumu ile ilgili en belirgin unsur olarak görülecektir.