Toplantıdan çıktım, telefonuma gelen cevapsız aramalara dönmek için telefonumu elime aldım ve gelen ilk aramaya döndüm.

Telefon açıldı ve beni aramışsınız dedim. Karşıdaki ses kendini tanıtıp hal hatır sorduktan sonra “Gülay hanım ne yapacağımı bilmiyorum, çok çaresiz kaldım ve aklıma siz geldiniz” dedikten sonra anlatmaya başladı.

8. sınıfa giden kızı olduğunu, özel okula göndermenin yanında Türkçe, matematik ve fen derslerinden her hafta özel ders aldırdığını, çok çalışmasına rağmen kızının yeterince başarı gösteremediğini söyledi.

Öğrenciyi tanımadığım için bizim kurumumuzda bir denemeye sokalım ve görelim dedim. Öğrenciyi bizim öğrencilerle denemeye aldık. Matematik ortalamasının 15 net olduğu sınavda öğrenci 12 matematik neti yaptı. Babaya durumu izah ettim.

Baba, lütfen bize bir çözüm yolu göster diyordu. Daha sonra öğrenciyi çözdüğü kitaplarla birlikte getirin dedim. Çünkü öğrenciyi tanıma yolarından biridir çözdüğü kitaplar ve bizim için çok önemlidir.

Bazen öğrencilerime kitabınızı getirin, falınıza bakayım diye espri yaparım. Öğrencinin dirsek çürüttüğü kitaplar, nasıl emek harcadığının ortaya çıktığı yerdir. Öğrencinin mücadeleci olup olmadığı veya kolaya kaçıp kaçmadığı anlaşılır kitapların üstündeki işlemlerden.

Çocuk üç çanta kitap getirdi. Sanırım 25-30 tane vardı. Kitaplarına baktığımda çocuk için çok üzüldüm. Çok güzel çözülmüş, çözülen her soru kontrol edilmiş. Doğru yaptıklarına √(tik) konmuş, yanlış yaptıklarına x(çarpı) atmış.

X işareti koyduğu soruların bazılarının üzerine anladım yazılmış; ancak yanlış sorularınla ilgili neler yapıyorsun dediğimde her şey ortaya çıktı. Öğrenci soruları çözüyor, anne cevap anahtarından kontrol ediyor, özel öğretmenler ise çocuğa yanlışlarını anlatıyor. Yani çocuk için her şey hazır sunuluyormuş. Öğrenci sadece kendi çözebildiği sorularla sınırlı kalıyormuş.

Kıssadan hisseye gelince öğrencinin mücadeleyi öğrendiği ve kendine olan güveni kazandığı yaşlar 8. sınıfa kadar olan yaşlardır. 5. sınıftan 8. sınıfa kadar çocuk çok kolay şekillenir. Bu dönemde öğrencileri zorlamak ve başarmalarını sağlamak gerekir. Yoksa çocuk hayatı boyunca kendine olan güveni kaybeder ve mücadeleden kaçar.

Bize bu durumu mezun ettiğimiz veya eksiklerini tamamlarken zorlanıp pes eden ve Pelikan’ı bırakan öğrencilerimiz öğretti.

Pelikan'da kalıp mücadele eden öğrenci başarıya ulaşıp bize minnetlerini sunarken, pes edip ayrılan öğrencilerimiz ise pişmanlıkla yanımıza geldi.

Bu nedenle öğrenci karşısında her zaman sağlam durmaya çalışırız. Öğrenciyi zorluklarla karşı karşıya getirir ve mücadele etmeye mecbur bırakırız. Mücadele aşamasında öğrenci dertlenmeye ve haklı olarak bahaneler üretmeye başlar.

Haklı olarak diyorum çünkü onlar çocuk, bahane üretmek onlar için çok doğal bir durum. İşte bu noktada aile ya çocuğuna kaybettirir ya da kazandırır. İş aileye kalmıştır.

Bu esnada aile bizim yanımızda olduğunda çocuk mücadele etmeyi öğrenir. 5. sınıfta bize başlayıp sınırlarını zorladığımız öğrencilerimizin %75’ nin nitelikli okullara gitmesinin altında öğrencilerimize mücadele etme ruhunu kazandırıp özgüvenlerini artırırken, velilerimizin bizlerin yanında olması yatar.

Küçük yaşta mücadele etmeyi öğrenen öğrenci bir gün mutlaka kazanan olacaktır.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

banner51

banner34

banner38

banner57

banner33

banner37