Henüz 14 yaşında iken şimdi ikisi de rahmetli olan Başbakan Bülent Ecevit ve Başbakan Yardımcısı Necmettin Erbakan yönetimindeki Hükümet’in Rumların artık dayanılmaz hale gelen baskı ve saldırılarına karşı başlattıkları “Kıbrıs Barış Harekatı” sonrası Askerlik şubesinin önündeki kuyruğa dahil olup “Bize Kıbrıs’taki kardeşlerimizi kurtarmak için adaya çıkan askerlerimize yardımcı olmak üzere asker olmak istiyoruz” diyenlerin arasında bizde vardık.

O günlerin üzerinden 40 yıldan fazla bir zaman geçti, Hükümetler değişti, Dünyada var olan siyasi dengeler değiştiği zamanlarda 15 Kasım 1983 tarihinde KKTC’nin ilanı gerçekleşti. Türkiye, Pakistan ve Bangladeş KKTC’yi ilk tanıyan ülkeler oldu ancak  Türkiye dışındaki ülkeler daha sonra bu tanımayı geri çekti.. KKTC’nin kuruluş bildirgesini kurucu cumhurbaşkanı Rauf Denktaş okudu ve KKTC o gün bu gündür yoluna Türkiye Cumhuriyeti ile birlikte devam ediyor.

1974 yılından itibaren Türkiye’de çok hükümet işbaşına geldi gitti, KKTC’de de 15 Kasım 1983 ile birlikte Cumhurbaşkanları değişti, çeşitli hükümetler işbaşına geldi, KKTC’de seçimi kazanıp Başbakan olan siyasetçilerimiz arasında hiç hoşlanmadıklarımız da olmasına rağmen KKTC ve orada yaşayan soydaşlarımız hep kalbimizin en güzel noktasındaki yerini korudu.

Kızımızın KKTC’de üniversite okuması münasebeti ile son 3 yıldır oradayız, Üniversite dolaysı ile gidiş geliş ve konaklamalarda sorun çıkınca en iyisi burada bir ev sahibi olmak diye düşündüğümüzden beklide KKTC’nin en sakin yerleşim merkezlerinden birisi olan Güzelyurt’ta edindiğimiz Ev sayesinde artık bizde kendimizi KKTC’nin bir vatandaşı olarak hissediyoruz.

KKTC’de çok güzel dostlarımız oldu,geçen bu 3 yıllık süre içerisinde nerede ise akraba haline geldiğimiz pek çok tanıdığımız oldu, KKTC’ye adım atıp eve uğradıktan bilemediniz bir saat sonra orada bizi beklediklerini bildiğimiz dostlar ile bir araya gelip Dünya Türklüğü üzerine sohbet etmek bize ayrı bir keyif veriyor.

 Bulunduğumuz 3 yıllık süre içerisinde iki ayrı KKTC’nin bulunduğunun farkına vardık, bu iki KKTC’nin birisi artık herkese illallah dedirten gece  kulüpleri ve Kumarhaneler diğeri de var olan bütün değerlerine sahip olan ve bu değerlerinden asla taviz vermeyen sade vatandaşlarımız.

KKTC’ye her gittiğimiz de oradaki dostlarımız “Yüksel Bey sen iyi ve uluslar arası bir gazetecisin sana vebal yüklüyoruz bulunduğun her ortamda insanı insanlıktan çıkartan bu Gece kulüplerinin ve Kumarhanelerin artık KKTC’ye yük olduğunu ,topluma kötülük saçan bu alanları evdeki çocuklarımıza anlatamadığımızı yaz, anlat ki bizde bu kötü durumdan kurtulalım” şeklinde şikayette bulunuyorlar.

KKTC’deki bu gece kulüpleri ve Kumarhaneleri meselesini biz adada buluna ve tanıdığımız tüm siyasetçiler ile paylaşıyor vatandaşların bu durumdan epey rahatsız olduklarını kendilerine iletiyoruz,İşin garip tarafı Adada siyaset yapan herkes bu durumdan şikayetçi, Ancak bizimde anlayamadığımız sebep ve sebeplerden dolayı seçim öncesi beyannamelerine “İktidara gelirsek ilk işimiz gece kulüplerini ve Kumarhanelerin faaliyetine son vereceğiz” yazan siyasetçilerin iktidara geldiklerinde sözlerini neden unuttuklarıdır.

Yazıp çizilenlerin aksine KKTC halkı ile Türkiye arasında hiçbir sorun yok, KKTC’de yaşayan herkes Trükiye Cumhuriyetine müteşekkir, özellikle son yıllarda Tayyip Erdoğan sayesinde KKTC’ye çok büyük hizmetlerin yapıldığını, yol, Elektrik-su gibi temel ihtiyaçların hayata geçirilmesinde Tayyip Erdoğan’ın çok büyük gayretleri olduğunu üzerine basa basa söylüyorlar.

Türkiye’nin himayesi olmadan KKTC’deki  Türklerin rahat bir hayat yaşamasının mümkün olmadığını” söyleyen soydaşlarımız “Biz Türkiye’ye yük olduğumuzun farkındayız ancak şu an yapabileceğimiz fazla bir şey yok, burası bir ada, Siyaset dolayısı ile Avrupa Ülkeleri KKTC’yi tanımadıkları için burada herkesi sıkıntıya sokan büyük bir işsizlik var, Burada  KKTC halkının evine ekmek götüreceği iş sahaları olsa, var olandan daha fazla yatırım yapılsa bizde rahatlayacağız, Türkiye’nin elini de rahatlatacağız” diye konuşuyorlar.

KKTC’deki bu süreç daha uzun yıllar aynen devam edecekmiş gibi görünüyor, Başta ABD ve birkaç Avrupa ülkesinin atacağı küçük bir adım KKTC’nin tanınmasını  sağlayabilir ve o zaman adadaki soydaşlarımız içinde daha güzel bir hayat başlayabilir diye düşünüyoruz.

Bunun dışında yazımızın başında da belirttiğimiz gibi KKKTC öteden beri bizim için çok ama çok önemli, KKTC’ye ulaşmak için Ercan Hava limanına indikten sonra bize büyük bir huzur veren Girne Limanına ulaşmak, oradaki havayı teneffüs etmek, Girne sonrası başkent Lefkoşa’daki dostlarımızı görmek sonrasında ise sakinliği ile herkse kadar bize de son derece büyük bir keyif veren Güzelyurt’taki tanıdıklarımız ile kucaklaşmak çok büyük bir mutluluk.

KKTC’ye olan sevgimiz ve sevdamız ömrümüzün sonuna kadar devam edecek, Kızımızın Üniversite eğitimi dolayısı ile daha 2-3 yıl adada olacağız , KKTC’de olduğumuz zaman zarfında adadaki evimizin kapısının da bütün dostlarımıza açık olduğunu buradan ilan ediyoruz.

KKTC’nin göklerinde iki bayrağın birden dalgalandığını görmek, Camilerin minarelerinden Ezan sesini duymanın verdiği huzuru tarif edecek kelimeleri bulmakta zorlanıyoruz, Allah her iki Bayrağımızın da dünya durdukça dalgalanmasını sağlasın “diye dua ediyoruz.

Yaşasın Türklük.