Kabul etmek gerekiyor dünyanın yaşadığı değişimden ayrı kalamayan, bizim ülkemizde de asla değişmez diye bildiğimiz ne kadar alışkanlığımız varsa tamamının yerinde yeller estiğini görüyoruz.

Elbette geçen yıllar içerisinde artık üzerimize yapılan ve vücudumuzun bir parçası haline gelen alışkanlıklarımızdan kurtulmalı mıyız?" sorusu da belli zamanlarda askıda kalıyor.

Kısa bir süre önce bizden yaklaşık 15 yaş büyük olan, bizim de fikirlerine çok değer verdiğimiz bir işadamı dostumuz "Konum atıyorum, vaktin müsaitse gel. Hem yemek yeriz, hem de bitip tükenmek bilmeyen memleket sorunlarını konuşuruz" diyerek davet etti.

Biz konuma uyarak söz konusu balık lokantasına gittik. Dostumuzu bir masada bizi beklerken çay içerken bulduk. Kısa bir selamlaşma faslından ardından görevli arkadaş iş adamı dostumuza hiçbir şey sormadan onun önüne yaklaşık sekiz-on tabak çeşitli yiyecekler koydu.

Biz o anda biraz da gazeteci refleksiyle görevli arkadaşa "Muhatabına sormadan çok sayıda yiyecek dolu tabakları arkadaşımın önüne koydun. Siparişleri ben gelmeden önce almış olmalısın" dediğimde, "-Öyle yapmadım. Beyefendi nerede ise 40 yıldır önemli bir işi çıkmadığı takdirde her hafta buraya gelir. Dolayısı ile biz kendisinin ne yediğini ne içtiğini biliyoruz" cevabını verince işin doğrusu bir hayli şaşırdık.

Bu sefer arkadaşımıza "40 yıldır aynı müesseseye gelip, aynı yiyeceklerin tadına bakmaktan yorulmadın mı, bu nasıl bir alışkanlıktır?" diye sorduğumuzda, "-Aslında zaman zaman bu alışkanlığımı değiştirmek istiyorum, hatta bir kaç kez de deneme yaptım. Bir takım arızalar çıkınca işler güzel gidiyor, burada beni tanıyorlar ne yediğimi, ne içtiğimi biliyorum. Daha da önemlisi buradakiler ile akraba gibi olduk. Bana değer veriyorlar, böylesi bir durumda alışkanlığımı neden değiştireyim ki?" dediğinde mecburen haklısın cevabını verdik.

Bir arkadaşımın fena sayılmayacak bir restaurantı var. Vakit buldukça oraya gidiyor, açlık varsa yemek yiyoruz, yoksa çay içiyor, sonrasında da uzun saatler süren tavla karşılaşması yapıyoruz.

Arkadaşım son dönemlerde yemekleri yapan aşçının başta et olmak üzere diğer gıda ürünlerini bir şekilde çaldığından şüpheleniyor. "Günlük yaklaşık 30 kilo et alıyorum ancak hesaplamalarıma göre harcanan et en fazla 20 kilo. Aşçının bir şekilde en az 10 kilo eti çaldığından şüpheleniyorum" dedi.

Kendisine "Yaşın ilerledikçe aklın azalıyor. Açının senin malını çaldığından şüpheleniyorsan işten çıkarsana" tavsiyesinde bulununca, "-Sana göre iş kolay. Aşçıyı işten çıkaracaksın, yerine uzun sayılabilecek bir süre yeni aşçı arayacaksın. Bulduğun aşçının da eti çalıp çalmayacağı belli değil. Benim tüm çabam çalınan eti 2-3 kiloya indirmek. Bir de ben yağda yumurtayı çok seviyorum, Allah var bizim usta da biraz hırsızlık var ama onu işten çıkartırsam bir daha onun gibi benim için çok büyük alışkanlık haline gelen, damak tadıma uygun yağda yumurta yapanı bulamam. Bu yüzden aşçıyı mümkün değil işten çıkartamam" dediğinde, "İyi o zaman bu kadar iltifatın üzerine söyle de güzel bir yağda yumurta yapın yiyelim" cevabını verdik.

Birbirinden apayrı gibi görünen ancak biraz detaylandırınca aslında birbirini tamamlayan unsurlar olarak gördüğümüz bu alışkanlıklara daha yüzlercesini, binlercesini eklemek mümkün.

Mesela gün içerisinde bir arkadaşınızı görmeden, ona sataşmadan akşamı edemezsiniz. Bilirsiniz ki o arkadaşımız da normal vaktinden 15-20 dakika geç gelse anında "Yahu nerede kaldın?" diye feveran edip duracak.

Yemekte, giyimde, seyahatte, eğitimde, sporda ve yukarıda belirttiğimiz gibi binlerce alanda bizi artık kendisine esir eden alışkanlıklardan kurtulmak isteyip, istemediğinizde kesinlikle emin olmazsınız.

Baş rollerini Brad Pitt ve Edward Norton'un oynadığı tüketim kültürüne, hırs ve üstünlük duygusuna, alışkanlıklara, güzellik idealine ve iş dünyasına ağır bir eleştiri olan Dövüş Kulübü, filmi izleyenler hatırlayacaklardır.

O filmdeki "Mobilya satın alırsınız. Kendinize dersiniz ki, bu hayatım boyunca ihtiyaç duyacağım son kanepe. Kanepeyi alırsınız ve sonraki birkaç yıl boyunca, hangi işiniz ters giderse gitsin, en azından kanepe sorununuzu çözmüş olduğunuzu bilirsiniz. Sonra aradığınız tabak takımı. Sonra hayallerinizdeki yatak. Perdeler, halılar. Sonra o güzel yuvanızda kısılıp kalırsınız. Bir zamanlar sahip olduğun şeyler gün gelir önce asla değiştiremediğin alışkanlıkların sonrada senin asıl sahibin olur." repliği çok iyi hatırlayacaklardır.

Galiba biz de alışkanlıklarımızın pek çoğumuzu esir ettiği bir döneme merhaba dediğimiz günlerdeyiz.

"Bizi sarıp sarmalayan, daha kötüsü esir eden alışkanlıklarımızdan kurtulmaya dermanımız var mı?" sorusuna, mezarlıktan geçerken korkudan ıslık çalanların durumunda olduğumuzu hissediyoruz.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

banner51

banner34

banner38

banner57

banner33

banner37