Yıllardır öğrencileri deneme sınavları esnasında izliyorum. Aslında izlediğim, ailenin öğrencinin bilinçaltına kattığı davranışlar.
Bilinçaltı, beynin insanın doğduğu andan itibaren öğrendiği ve alışkanlığa dönüştürdüğü bütün davranışları istemsizce kaydeden bir bölümü.
Bilinçsizce bilinçaltına kaydedilen bu davranışlar, herhangi bir konuda zorlanılan anlarda mücadele edilmesi gerekirken kendini gösteriyor. Mücadelenin zirve yaptığı anlarda bilinçaltı ipleri eline alıyor ve bilinci devre dışı bırakıyor.
Yeni nesil yani Z kuşağı diye nitelendirdiğimiz günümüz gençliğinde ve çocuklarında, zorlandıkları durumlarda neler yapmaları gerektiği hususunda bilinçaltlarına kaydettileri mücadele etmelerini sağlayacak herhangi bir olumlu davranış ya yok ya da çok az var; çünkü bu kuşak gençlerinin ve çocuklarının doğdukları günden itibaren bütün istekleri yerine getirildi.
Yerine getirilen her istek, onlara kolayı ve pes etmeyi öğretti. Her pes etme ise çocuklarda güven kaybına neden oldu. Her güven kaybı da bu kuşakta öz güven eksikliği oluşturdu. Öz güven eksikliği bu kuşakta mücadele edilmesi gereken durumlarda pes etmeye ve hatanın başka yerlerde aramasına, birilerini suçlamaya neden oldu.
Hata arayan ve suçlayan kişi, kendine bakamadığı için kendini değiştirme ve geliştirme özeliğine sahip değildir.
Kısacası gençliğimizi, çocuklarımızı nitelikli, güçlü, özgüvenli, beynini doğru kullanabilen, hedefi olan idealist bireyler olarak geleceğe hazırlamak istiyorsak çocukluk yıllarında onları koruyarak yaptığımız hataları şapkamızı önümüze koyup detaylıca düşünmemiz gerekiyor.