80’li yıllarda Almanya’da yaşayan bir akrabamız yıllık iznini kullanmak için Gebze’ye gelmiş. Gelirken de Almanya’da fazla kalmak istemediğini ve Gebze’ye yerleşmek istediğini söylemişti.

Bir sabah bizim akrabanın 7 yaşındaki çocuğu rahatsızlandı. Bütün çabalarımıza rağmen akrabamız çocuğunu muayene edecek bir sağlık kuruluşu bulamayınca "En önemli varlık sağlık, sağlık hizmetlerinin yetersiz olduğu bir yerleşim merkezinde yaşamak mümkün değil. En iyisi Almanya’da yaşamaya devam etmek" diyerek bir daha dönmemek üzere Almanya’nın yolunu tutmuştu.

Aradan uzun yıllar geçti. Özel hastanelerin yavaş yavaş kendisini göstermeye başladığı günlerde o zaman Kavcar Kliniği'nin bulunduğu binada Hakan Höbek isimli genç ve idealist bir doktorun Merkez Hastanesi isimli bir sağlık kuruluşunu hayata geçirdiğine şahit olduk.

Hakan Höbek’in Merkez Hastanesi'ni Gebzeliler ile buluşturduğu günlerde, Türkiye’nin pek çok yerleşim merkezinde de pek çok hekim yaşadıkları bölgelere sağlık kuruluşları getirdiler. Söz konusu sağlık kuruluşlarının pek çoğunun yerinde yeller esiyor ancak Gebze’deki Merkez Hastanesi'nin trendi her geçen gün yukarıya doğru gitti.

Bizim Gebze’ye gelişimiz 1985 yılının sonu, O gün bugündür gazetecilik yapıyoruz. Dolayısı ile "Gebze ve çevresinde olan olmayan ne varsa bizim gözümüzün önünde gerçekleşti" şeklinde bir ifade sanıyoruz yanlış olmaz.

Gebze’de Merkez Hastanesi gibi pek çok sağlık kuruluşu kuruldu. Bunlardan yoluna devam edenler de var, faaliyetine son veren de. Geldiğimiz noktada pek çok sektörde olduğu gibi sağlık alanında da çok büyük kartelleşme oldu. Kişisel müteşebbislerin son derece zorlandığı bu süreçte büyük sağlık grupları daha fazla var olmaya başladı.


Dr. Hakan Höbek’i diğer hekimlerden, Merkez Hastanesi'ni de diğer sağlık kuruluşlarından ayıran en önemli özellik kişinin de kurumun da sürekli saha da olması, sürekli halkın arasında bulunmasıydı. Bugün orta büyüklükte bir polikliniğin başhekimini bile bulmanın nerede ise imkansız olduğu bir arenada, Gebze’de telefon rehberinde Hakan Höbek’in telefon numarasının olmadığı insan nerede ise yok gibidir.

Gebze büyüdü, nüfus çoğaldı, çoğalan nüfus dolayısı ile doğumlar arttı, ölümler arttı. Sağlık hizmetlerinden faydalanmak isteyen hasta sayısı da arttı.

Başta devlet hastaneleri olmak üzere  Gebze’deki özel sağlık kuruluşları da kendilerini yenilemek durumu ile karşı karşıya kaldılar.

Böyle bir süreçte Dr. Hakan Höbek’te muhtemelen "Bisikletin üzerindeyiz, böyle bir durumda sürekli pedal çevrime mecburiyeti var. Pedalı çeviremediğimiz anda bisikletten düşebiliriz" diye düşünmüş olmalı ki şimdi herkesin gıpta ile baktığı Merkez Prime Hastanesi'nin temelini attı.

Merkez Prime Hastanesi'nin temelinin atıldığı günden, ilk hasta kabul ettiği güne kadar olan serüveni nerede ise birebir bilen insanlardan biriyiz. 3 oda bir salon ev yapılacakken bile karşı karşıya kalınan bürokratik engeller, ekonomik sıkıntılar, kalifiye eleman, tıbbi cihaz temini gibi milyonlarca zorluğun üstesinden gelen Dr. Hakan Höbek’in bu zorluklar karşısındaki başarısı bile her türlü takdirin üzerinde.

Doğruyu söylemek gerekirse Türkiye’nin pek çok büyük kentinde bile biz Merkez Prime ayarında bir sağlık kuruluşunun bulunduğunu sanmıyoruz. Bu yüzden Gebze dışındaki il ve ilçe merkezlerinde konu açıldığı zaman Gebze Merkez Prime hastanesini örnek gösterdiğimiz çok olmuştur.

Bugün Marmara bölgesinde verdiği sağlık hizmetleri haricinde hastane aylık ortalama yurtdışından gelen 500 hastanın tedavisi Merkez Hastanesi'nde yapılıyor. Yurt dışından gelen hastalar tedavi sürecinde hastanenin 5 yıldızlı otel konseptindeki odalarında kalıyor. Bu vesile ile Merkez Prime Hastanesi'nin ülkemize önemli derecede döviz bıraktığını en azından biz biliyoruz.

Sağlık kuruluşlarını herhangi bir iş yeri, bir sanayi kuruluşu olarak görmemek lazım. Zira anlatmaya çalıştığımız yer insan hayatı ile direk ilgili yer. İyi yapılan bir tedavi ile insan hayata dönebiliyorken iyi olmayan bir tedavi yüzden bu dünyadan erken ayrılabiliyoruz.

Bizim telefonumuz sabah erken saatlerden itibaren, özellikle sağlık noktasında yardım isteyen dostlarımız tarafından çalmaya başlar. Biz de elimizden geldiği kadar sağlık kuruluşlarının yöneticilerini arayıp ricada bulunuyoruz. Aradığımız isimlerin başında da tahmin edileceği gibi Dr. Hakan Höbek bulunuyor ve Hakan Höbek’i her aradığımızda sanki bizim telefonumuzu bekliyormuş gibi davranması, yardım isteyen hastalar açısından bizi sevindiriyor.

Bu hasletleri dolayısı ile Hakan Höbek’i seviyoruz.

Hakan Höbek gibi sevdiğimiz bizim bitip tükenmek bilmeyen isteklerimizi  ve en üst noktadaki kaprislerimizi çeken ve artık "Bıktırdın-bitirdin beni" demesini beklediğimiz Dr. Koray Topçu’yu da çok seviyoruz.

Belki tesadüf belki tevafuk..

-Hakan Höbek’te, Koray Topçu’da geçmişte çocuk felci geçirmiş iki isim.

-Her ikisi de son derece fakir aileden gelen ve bulundukları noktayı dişleri ile tırnakları ile hak eden iki başarılı hekim.

-2015 yılında emekli olduktan sonra yolu Hakan Höbek ile birleşen Dr.Koray Topçu "-Hakan Höbek ile tanıştığımı günü bir an bile hafızamdan çıkarmayı düşünmedim ancak Yüksel Ercan ile tanıştığım zamanı hafızamdan nasıl kazıtabilirim diye gece yarılarına kadar çözüm aradığım çok olmuştur" diyor ve beni bitiriyor.

Bu arada ülkenin en başarılı Kadın doğum uzmanı Op.Dr. Burcu Çetinkaya'yı da unutmak olmaz. 
Şöhreti tüm Türkiye'ye yayılan Çetinkaya'nın da başta Gebze olmak üzere tüm hastaları için "Umut" olduğunu söylemeden geçemeyiz.

Nüfusa bağlı hasta insanımızın bu kadar fazlalaştığı bir süreçte Hakan Höbek gibi idealist girişimcilere ve Merkez Hastanesi, Merkez Prime hastanesi gibi kurumlara her zamankinden daha fazla ihtiyaç var.

Allah sayılarını arttırsın..

Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi…
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi…

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

banner51

banner34

banner38

banner57

banner33

banner37