Geçtiğimiz hafta  geçen yıl bir kamu kurumundan emekli olan Hasan abi ziyaretime geldi. Kısa bir hal hatırdan ve 'Daha daha nasılsın iyi misin?' faslından ve Hasan abinin birbiri ardına devirdiği çaylardan sonra, bizi terk etmeye niyetinin olmadığını anlayınca "Hasan abi olan oldu sana birde kahve ısmarlayayım, sen kahveyi içerken ben de elimdeki şu işi tamamlayayım da sana yemek ısmarlayayım" teklifinde bulununca "Zaten yemek yemeden gitmeye niyetim yoktu" cevabını verdi.

Hasan abi ile yemeği yedikten ve söylediğim az şekerli kahveyi de içtikten sonra "Sana hem kendime hem de üniversiteyi bitirmiş şu an yüksek lisansı da tamamlamak üzere olan kızıma iş istemeye geldim. Bana lütfen bu konuda yardımcı ol, aksi takdirde her gün tepende boza pişireceğim. İş buluncaya kadar da sürekli gelip senin hesabından yemek yiyeceğim" şeklinde bizi perişan eden bir tehdit savurdu.

Hasan abinin bu kırk katır mı kırk satır mı şeklindeki seçeneği üzerine "Peki kızımıza iş bulmak için çaba gösterelim ama senin derdin ne ? Yıllar yılı çalışmış emekli olmuşsun yatsana evde" şeklindeki ikazımız üzerine, "Kardeşim memur emeklisiyim, emekli oldum. Devlet bana 12 bin 350 lira maaş bağladı. An itibarı ile hiç bir derde devam olmayacak kadar emekli ikramiyesi verdi. Daha önceden taksitle bir ev alıp borçlandığımızdan, aldığım ikramiyenin tamamını oraya verdiğim gibi emekli maaşımdan ayda bin lirayı da ev taksiti olarak bankaya ödüyorum. Bana geriye kalıyor bin 350 lira para. Kış kapıda, kalan bu para ile doğalgaz-elektrik-su gibi temel giderleri mi karşılayayım, evin mutfak masraflarına mı vereyim? Şaşırdım kaldım, o yüzden bana da evin giderlerine katkı sağlayacak bir iş bul ki senin yakanı bırakayım" dedi ve gitti.

Hasan abiyi uğurladıktan sonra bugünkü kotamızı tamamladık diye düşünürken birden kapıda iş yoğunluğundan dolayı uzun süredir göremediğimiz bir akrabamıza denk gelince, demek ki bugün emekli kotası henüz dolmamış dedikten ve akrabamıza "Hoş geldin, nasılsın iyi misin, yengem nasıl, oğlan çalışıyor mu, kız okulu bitirdi mi?" şeklindeki asla değişmez soruları makineli tüfek gibi bir biri ardına sıralamaya başladık.

Uzun yıllar önce emekli olan ve kıt kanaat bir şekilde hayat süren, daha doğrusu sürmeye çalışan 8 çocuklu akrabamız, "-Sen boş ver çoluk çocuğu, seni sürekli okuyorum ve ara sıra AK Parti'ye muhalif yazılarını görüyorum. Bu kadar bolluk bereket içerisinde başka işin kalmadı mı da AK Parti'nin ekonomik politikalarını eleştiriyorsun? Bak dolar artmıyor, Euro aşağıya düşüyor, stokta şu kadar dolar var, Hazine'de bu kadar Euro bulunuyor. Türk ekonomisi müthiş bir atılım içerisinde bolluk bereket var ama senin kalp gözün kapalı olduğundan bu güzelliğin farkında olamıyorsun" diye anlattı da anlattı.

Ekonomik durumunu çok iyi bildiğimiz ve ayın sonunu çok zor bir şekilde getirdiğine binlerce kez şahit olduğumuz akrabamızın ekonomik konularda Maliye Bakanı'nı ya da Merkez Bankası başkanını bile kıskandıracak bilgilerini tam olarak aldıktan sonra Ekonomi uzmanı(!) akrabamıza, "Senin yaşadığın zaman zarfında cebinde hiç 3 tane 100 dolar oldumu?" şeklindeki can alıcı soruyu yönelttik.

Akrabamız bu soru üzerine “-Valla ben de sana bunun için geldim. Biliyorsun bir tek emekli maaşım var. Bankadan kredi almıştım, krediyi ödeyemeyince banka maaşın yarısına el koydu. Geri kalan yarısı da zaten normal ihtiyaçlara yetmiyor. Bu ay iyiden iyiye darlandım, eğer bana 400 ya da 500 dolar borç verebilirsen kendimi birkaç ay daha öteye atabilirim, ondan sonra da Allah kerim" dediğinde biz başladık gülmeye.

Yaklaşık yarım saatlik bir pazarlıktan sonra bizim akrabaya "Güzel olan ekonomi bir tek sana uğramamış bende 500 dolar yok, sana 500 lira vereyim, geriye de istemiyorum. Ekonomi düzelince verirsin" dediğimizde "Bu memlekette ekonomi de düzelmez dolayısı ile bene parayı sana geri veremem, şimdiden helal et" teklifine helal olsun, zaten ben de geri almak üzere vermemiştim" dedik ve akrabayı da uğurladık.

Emekli vatandaşlarımızın durumu gerçekten çok kötü. Bir maaşla evinin geçimini sağlayan, çocuklarını okutan ancak emekli olduğunda aldığı maaşın yarısını bile kazanamayan vatandaşlarımız ile ilgili devletimizin acilen çözüm üretmesi gerekiyor.

30 yıl 40 yıl devlete hizmet eden, hizmet süresi de sona erdikten sonra son derece rahat bir hayat sürmesi gereken, ömrünün son dönemlerinde ser-sefil bir hayat yaşamaya mecbur edilen emeklilerin durumu aynen bizim yazımıza konu olan Hasan abi ve diğer akrabamız gibidir.

Emekli vatandaşlarımızın kalan hayatlarını daha iyi geçirmelerine imkân sağlayacak her önlem, halkın bütün kesimlerinden teşekkür ve takdir alacaktır.

Bugüne kadar olup bitenleri bir kenara bırakıp 7500 lira civarındaki emekli maaşı ile kalan ömürlerini sürdürmeye çalışan milyonlarca emekli vatandaşımız için lütfen biraz daha çaba.

Zira emekliler ömürlerinin son dönemlerinde biraz daha kaliteli yaşamayı herkesten fazla hak ediyorlar.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

banner51

banner34

banner38

banner57

banner33

banner37