Bizim memlekette Ramazan ayının ilk gününden itibaren, ölüm hariç kimin ne işi varsa işin muhatabı önüne kim gelirse gelsin 'hele bayram geçsin bakarız' cevabını verir ve ilgili ilgisiz yapılması gereken ne varsa tamamını bayram sonrasına bırakır.

İçerisinde bulunduğumuz günlerde gündelik işlerimiz başta olmak üzere hayatımızın içindeki var olan önemli yada önemsiz problem ile ilgili kiminle görüşsek 'Abi senin işin kolay hele bir şu referandumu atlatalım ondan sonra gereken ne ise yaparız' diyor ve sonrasına siz yandım Allah diyene kadar ya EVET’i ya da HAYIR’ı haklı çıkartacak yüzlerce binlerce argümanı bir biri ardına sıralayıp duruyor.

Türkiye’de var olan büyük şehirlerin aksine siyaset ilçe-belde ve köylerde daha dar bir çerçevede yapılıyor, Anadolu’nun pek çok yerleşim merkezinde iki akrabanın hatta iki kardeşin değişik siyasi partilerden ilçe yada belde başkanı olduğu öteden beri bilinen bir gerçek.

Böylesi bir noktada siyaset mecburen partilerin genel merkezlerinde olduğu gibi kıran kırana yapılamıyor, zira aynı ailelerin değişik siyasi partilerde görev yapan fertlerinin siyaset için kavga edecek durumu artık olmadığından araya da aile büyükleri girip “Aklınızı başınıza alın” dediklerinden tahmin edilen sertlik yaşanmıyor.

İl merkezlerinde var olan kalabalık nüfus dolayısı ile partililer çoğu zaman mensubu oldukları siyasi partilerin il başkanlarını hele  hele il yöneticilerini kesinlikle tanımazlar, tanımak isteseler bile artık yüzbinler ile ifade edilen nüfus kalabalığında İl başkanını bulmak ve dert anlatmak öyle kolay olmadığından siyaset il genelinde daha fazla Genel merkez noktasında yapılıyor.

Ancak iş İlçe-Belde ve köylerde siyaset yapmaya gelince durum değişiyor, biz fırsat bulduğumuz hemen her durumda Anadolu’yu dolaşıyor ve Anadolu’daki şehirleşmeye dikkat ediyoruz, Pek çok il merkezi ile birlikte ilçeleri dolaştığımızda o yerleşim merkezlerinde ismi ya Yeni yada Eski olan çarşıdan başka bir alan olmadığından görmek istediğiniz kim varsa tamamını orada bulma imkanınız oluyor.

Anadolu’daki ilçe ve belde merkezlerinde hükümranlık öteden beri bir yada iki sülale tarafından devam ettirilmektedir, İktidar olan bir siyasi partinin ilçe yada belde başkanlığını bir sülale yakalamışsa treni kaçıran diğer sülaleye de mecburen ana muhalefet partisinin yönetimini ele geçirmekten başka bir çare kalmıyor.

Bir dönem ANAP’tan ilçe başkanı olan siyasetçi sonrasında DYP’de, RP’de, MHP’de şimdi de AK Partide zaman zaman da eğer o beldede belediye kazanılmışsa CHP’de olmayı başarabildiğinden partiler değişse de yöneticinin kesinlikle değişmediğini eğer ölüm durumu varsa orada da ilçe yada belde başkanlığının babadan oğula geçtiği kolayca görülecektir.

İşte böylesi bir ortamda Türkiye koşar adım Referanduma gidiyor, Yapılacak olan Referandumda parti ayırımı olmadığından ve seçiminin önünde EVET yada HAYIR tercihleri bulunduğundan seçmen tarafı olduğu görüşün İlçe yada belde başkanına daha fazla yaranmak adına olmadık atraksiyonlar çeviriyor ki şayet referandumdan galip çıkılırsa “Bu galibiyette benimde aslan payım var” diyebilsin.

Referandum süresi boyunca vatandaşın canını acıtacak olayların meydana gelmemesi, hiçbir insanımızın burnunun kanamaması adına Teşkilat başkanlarının takınacakları sağduyu hepimizin son derece keyifli bir referandum süreci geçirmesine vesile olacaktır.

Nisan ayına kadar geçecek olan süreçte bütün Siyasi partilerin yereldeki Teşkilat başkanlarının her zamankinden daha fazla bir araya gelmeleri, Toplumun hoşuna gidecek “Birlik ve Beraberlik” görüntüleri vermeleri meydana gelmesi olası üzücü durumları da daha başlamadan bitirecektir.

Seçimler gelir gider, Türkiye bu zamana kadar pek çok seçim yaptı, Seçim kadar fazla Referandum kültürümüz olmasa da hayatımıza yön verecek değişimler için bundan sonra Referandumlara daha fazla başvuracağımız gerçeği var olacağından böylesi seçimlere de alışmamız gerektiğini düşünüyoruz.

İlçe başkanları birbirlerini daha çok ziyaret etmeliler, beraber çay içmeliler, yemek yemeliler, Yapılacak olan açılışlara hep birlikte katılmalılar ve seçim sandığından ne çıkarsa çıksın bunun dünyanın sonu olmayacağını bütün kamuoyu ile paylaşmalıdırlar.

Kavga etmek kolaydır, Kavgadan uzak durmak, kavga etmeye niyetli görünenleri barıştırmak Referandum sürecinin olumlu bir havada geçmesi adına var olan bütün adımları atmalıdırlar ki onlara bakan partililerde aynı yoldan yürüyebilsinler.

Bir Pazar günü sandıklar açılacak, yapılacak sayım sonrası kazananda belli olacak kaybeden de ,ertesi sabah hepimiz yine var olan işimize, okulumuza gideceğiz, işimize kaldığımız yerden devam edeceğiz, Seçimin ertesi günü bizi bambaşka bir dünya beklemeyecek, Sabah yola çıktığımızda yine aynı inanlarla görüşeceğiz, Etrafımızda var olan ama bizim gibi düşünmeyen değişik dünya görüşündeki partililer ile yeniden durum muhakemesi yapacağız.

Seçim geçecek, bizim mahallemiz, caddemiz, sokağımız ile buralarda ikamet eden komşularımızla baş başa kalacağız, “Külüne bile muhtaç olduğumuz” komşumuz ile bir oy için kavga etmek hangi Türk evladına, Hangi Ümmet-i  Muhammed’e yakışır…?

En azından bize yakışmaz, Zira biz mahallemizdeki bütün komşularımızı var olan dünya görüşlerini bile bile seviyoruz ve hiçbir siyasi akım bizim bu sevgimizi değiştirmeyecek, Hiçbir siyasetçinin değiştirmesine de asla izin vermeyeceğiz.

Gece ekmeğimiz olmayınca hep komşumuzdan alıyoruz, biz Ülkücüyüz, Apartmanda bizden başka da Ülkücü yok, Komşularımızın yarısı AK Partili yarısı da CHP’li, işin garibi her iki kesimde bizi EVET ya da HAYIR için ikna etmeye çalışıyor ve biz komşularımızı çok seviyoruz.