05 Şubat Pazar gecesini 06 Şubat Pazartesi gününe bağlayan sabah saatlerinde Kahramanmaraş merkezli 10 ilimizde yaşanan ve 13,5 milyon vatandaşımızı etkileyen deprem ve depremin sonuçlarını göz yaşları içerisinde televizyon kanallarından seyrediyoruz.

Yara henüz sıcak dolayısı ile ülke nüfusunun büyük bir çoğunluğu "Önce enkaz altından kurtarılacak olanlar kurtarılsın, depremin altında kimse kalmasın, Türkiye’nin dört bir yanından gelen yardımlar depremzedelere ulaştırılsın, ondan sonra gereken sorgulamayı yaparız" diye düşünüyor.

Bizim sorgulama dediğimiz şu an yaklaşık 20 bin kişinin can verdiği ve enkaz kaldırıldıkça sayısının artmasından korktuğumuz kayıpların, yüzbinler ile ifade edilen yaralıların ve 13,5 milyon vatandaşımıza mezar olan binaların yapımında kimlerin kusuru olduğu ile ilgilidir.

Bizim memlekette çok büyük bir kitle olaylara sebep değil de sonuç tarafından bakar. Trafik kazalarında da göreceğimiz gibi vatandaş standartlara uymayan yolları, sürücü belgesi alınırken özellikle dikkat edilmesi gereken hususları asla dikkate almaz. Karıştığı herhangi bir trafik kazası sırasında başlayan ağız dalaşı dakikalar içerisinde "Sen kimsin lan?" diye silahlı kavgalara dönüşür durur.

1999 yılında Gölcük merkezli yaşadığımız Marmara depreminin üzerinden nerede ise 24 yıl geçti. O gün doğan çocuk bugün 24 yaşında. O gün askerlik görevini tamamlayıp bir işe giren vatandaşlarımızın büyük bir çoğunluğu emekli oldu ya da olmak üzere.

Geçtiğimiz Pazartesi sabahından itibaren bizi yakıp kavuran deprem sırasında farkına vardık ki 1999 yılından bugüne kadar deprem konusunda maalesef aldığımız bir adım bile mesafe yok.

1999 Marmara depreminde karşı karşıya kaldığımız sorunlar ne ise bugünde aynı. Yine deprem bölgesine zamanında ulaşılmadı, kurtarma ekipleri daha ilk saatlerden itibaren bölgede konuşlandırılamadı. Kurtarma çalışmaları başladıktan sonra gereken organizasyon tam olarak yapılamadı. Yurdun dört bir tarafından adeta yağdırılan ihtiyaç malzemeleri belli bir düzen içerisinde dağıtılmadı.

Bütün bu olumsuzlukların dışında vatandaşa mezar olan konutların, birer kağıttan karton gibi devrilmesinin hesabının kime sorulacağı ile ilgili kimsenin bir bilgisi yok.

Biz bu yazıyı yazmak için bilgisayarın başına geçtiğimizde ajanslardan, deprem bölgesinde konut yapan bir inşaat firmasının yöneticisinin Karadağ’a kaçmak isterken hava alanında yakalandığının haberi geldi.

Muhtemelen 1999 Marmara depreminde olduğu gibi bir ya da birkaç Veli Göçer adalet önüne çıkartılacak, ondan sonra da konu ile ilgili kim varsa sanki hiçbir şey olmamış gibi yoluna devam edecek.

Konutları yapan müteahhit, o inşaatı denetleyen yapı denetim firması, inşaata ruhsat veren imar müdürü, o imar müdürünün bağlı olduğu başkan yardımcısı, bölgenin belediye başkanı, İmar ve Şehircilik Bakanlığı'nın ilgili birimlerindeki görevlilere hesap sorulup sorulmayacağını gerçekten merak ediyoruz.

Normal büyüklüğün üzerinde proje yapanlardan istenilen zemin etüt belgesi, ÇED raporu nasıl alınıyor? "Burası depremin fay hattı üzerinde burada inşaat yapılamaz" cevabı nasıl veriliyor, anlamakta güçlük çekiyoruz.

Önümüzdeki günlerde ciddi bir hesaplaşma içerisine girmez isek, Bu zamana kadar var inşaatlar ile ilgili olan kanunlarda değişiklik yapmaz isek, yapsak da kanun ve kurallara uymaz isek bugün yazdıklarımızın da bir hükmü olmayacaktır.

Türkiye’nin bir deprem kuşağı üzerinde olduğu bir gerçek. 780 bin 576 kilometrelik vatan toprağını değiştiremeyeceğimize göre, inşaat alanlarını en azından şimdiden sonra fay hatlarının olmadığı alanlara yönlendirmek, var olan inşaatları da güçlendirmek adına milli bir seferberlik ilan etmekten başka hiçbir çaremiz yoktur.

Hesap verme mekanizması çalışmadan bu yazdıklarımızın da bir anlamı olmayacağını çok iyi biliyoruz.

Önlem alınmadığı, bilime uygun inşaatlar yapılmadığı zamanlar sonrasında meydana gelen her felaket sonrası Allah’tan geldi, kaderimiz böyleymiş demek durumunda kalacağız.

Yazık oluyor memlekete.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

banner51

banner34

banner38

banner57

banner33

banner37