Amerika’da bir inşaat şantiyesinde çalışan işçiler, durmadan sorun çıkartıyorlarmış. 

Her gün ayrı bir bahane ürettikleri için, başlarında ki beyaz müdür zorlanıyormuş. 

Çalışsınlar üretime katkı sunsunlar diye işe alınan zenciler kimi gün mesai saatleri, kimi gün yemekten şikâyet, kimi zaman yağmur, soğuk, kimi zaman sıcaktan şikâyetçiler.

İşler iyi gitmeyince patron şantiyeye geliyor. 

Zencileri gözlemleyip bakıyor ki en çok çekindikleri, dinledikleri bir zenci var aralarında. 

Hemen onu alıp müdür yapıyor.

Beyaz müdüre de “sen işçilerle beraber çalışacaksın” diyor. 

Beyaz Müdür “olmaz” deyince, “Olmazsa  işine son vereceğiz” diyor. 

Beyaz müdür mecburen zencilerin arasına karışıp çalışmaya başlıyor.

Derken patron, çalışma temposunu yeni zenci müdürle artırmaya başlıyor. 

Daha önce 08.30 olan mesai saatini 07.30’a çekiyor, zencilerde çıt yok. 

Bir saat olan yemek tatilini, yarım saate indiriyor, yine zencilerde çıt yok. 

Çay molalarını kaldırıyor çıt yok.

Olayları kenardan izleyen bizim beyaz müdür; ‘Yahu!’ diyor zencilere, ‘Siz her gün sorun çıkartıyordunuz, her şeyi problem ediyordunuz, adam sizin mesai saatlerinizi artırdı, molalarınızı kaldırdı çıt çıkartmıyorsunuz. Bu nasıl iş?’ deyince, bizim zenci işçiler; ‘Ne yapalım? Baş BİZDEN’ diyorlar!

Türkiye’de bugün uygulanan siyaset bizim yukarıda verdiğimiz örnekle birebir örtüşüyor zira bir siyasi parti genel başkanı işini yanlışta yapsa kendi tabanına ters gelen faaliyetlerde de bulunsa  o partinin tabanı bunu bile bile “Ne yapalım Baş bizden” diyerek işin içerisinden sıyrılmaya çalışıyorlar.

Biz bugünlere son sürat neticeye giden her ne kadar ismi şimdilik “Cumhurbaşkanlığı” olsa bile aslında “Başkanlık” yolunu açan yeni sistem değişikliği ile “Başkanlığa Evet” diyende meselenin içeriğini bilmiyor, “Başkanlık Sistemine Hayır” diyende bu karara neden vardığını hiçbir şekilde anlamıyor.

Başkanlık sistemi ile ilgili artık son viraja girilmişken Sistemin savunucuları olan AK Partili milletvekilleri bile “Yapı neleri kapsıyor, Türkiye Cumhuriyetinin yönetim yapısını değiştirecek olan Düzenleme neleri ihtiva ediyor” sorularına cevap bulmadan imza atmalarının tek dayanağı Zenci işçilerin “Ne yapalım Baş Bizden” demelerinden başka hiçbir şey değildir.

Başkanlık sistemi ile ilgili olarak son birkaç aydır yapılan ve geçtiğimiz hafta kısmen açıklanan verilere göre “Başkanlık sistemine EVET” diyen kitleye “Başkanlık sistemini neden istiyorsunuz" diye sorulduğunda “Bu sistemi Recep Tayyip Erdoğan istiyor bizde o yüzden EVET diyoruz” cevabı gelirken “Başkanlık sistemine neden HAYIR diyorsunuz” diye sorulduğunda da “Bu sistemi Recep Tayyip Erdoğan istediği için biz HAYIR diyoruz” cevabı geliyor.

İşin garip tarafı Başkanlık sistemine EVET diyen ve konundan bihaber olan AK Partili ve MHP’li Milletvekilleri ve diğer parti yöneticileri “Sayın Cumhurbaşkanımız –Sayın Başbakanımız –Sayın MHP Genel başkanımız biz neden EVET diyoruz” sorusunu korkularından soramadıklarından, bu kampanyanın karşı  tarafındaki CHP’li vekillerde “Sayın Genel başkanımız biz neden HAYIR diyoruz” cesaretini gösteremediklerinden iş dönüp dolaşıyor Türk milletinin yıllardır anasını ağlatan “Liderimin yanlışı benim doğrumdan iyidir” saçmalığına kadar dayanıyor.

Konu baştan sona kadar yanlış olsa bile körü körüne EVET demek ve yanlışlığı savunmak belki bize has bir anlayış şekli, Sorgulamayan, araştırmayan bunun yerine mensubu bulunduğu siyasi görüşün başındaki Liderin “doğrusunu da doğru yanlışını da doğru “olarak kabul eden ve “Neden böyle “diye sorulduğunda da  işi bugünden alıp "Bedir-UHUD ve Hendek” savaşlarına kadar dayandıran kafa yapısı ABD’deki Zencilerin “Ne yapalım BAŞ BİZDEN” aymazlığına kadar götürüyor.

Bizim son günlerde sürekli Posta koyduğumuz –azarladığımız ve “İşlerine baksınlar” dediğimiz Batı Ülkelerinde Demokrasi denilen modelin “Lidere körü körüne BİAT” olmadığı Demokrasinin aslında “çok seslilik-tartışma ve epey bir tartışmadan sonra ortaya çıkan fikirlerin süzgeçten geçirildikten sonra kamuoyuna taşınma" sistemi olduğu gerçeği orta yerde dururken “Ne yapalım BAŞ BİZDEN öyle ise bize de sorgusuz sualsiz uymak düşer” anlayışı memleketi maalesef bu kötü noktaya getirdi.

Başkanlık sistemi paketinin içerisinde ne var..? 

Bu sistem gelince hayatımızda müspet yönde ne değişecek..? 

Refah düzeyimiz artacak mı..? 

Terör bitecek mi ? 

Başbakan Binali Yıldırım’ın söylediği ancak bir türlü hayata geçiremediği “Düşmanlarımızı azaltacak dostlarımızı çoğaltacağız” hedefi tutturulacak mı..?