Bizi derin acı ve endişe içerisinde bırakan 15 Temmuz tarihindeki darbe girişimi sonrası siyaset, ekonomi ve sosyal hayatımızda meydana gelen savrulmanın hangi noktada ve ne şekilde duracağı sorusu bir tarafa siyaseten toplanmanın, bir arada olmanın mecburiyeti de tam anlamı ile ortaya çıkmış durumda.
Dikkat edilirse 15 Temmuz sonrası siyaset tamamen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın etrafında şekillenmeye başlamış bu şekillenme de Başbakan Binali Yıldırım çok az bir inisiyatif kullanırken ilk anlardan sonra Muhalefet partilerinin işlevi nerede ise yok denilecek noktaya gelmiştir.
Bilindiği gibi Darbeler ilk aşamada Siyasete ve siyasetçilere karşı yapılır, Vatandaşın hür iradesi ile sandıktan çıkan siyasetçiye karşı yapılan bu operasyon amacına ulaştığı takdirde Siyasetçi tarafından hayata geçirilen bütün yapılaşmayı da ortadan kaldırıyor.
Böylesi bir noktada bizde topluma karşı sorumlu bir gazeteci bir aydın olarak öncelikle siyaset kurumunun korunması bunun içinde başta halk tarafından seçilmiş Cumhurbaşkanlığı makamı olmak üzere iktidardaki hükümetin desteklenmesi noktasında görüş bildirmek mecburiyetinde olduğumuzu belirtiyoruz.
15 Temmuz tarihi öncesi Cumhurbaşkanı Erdoğan ile iki dünya bir araya gelse aynı noktada olacaklarına imkan ve ihtimal veremeyen CHP Genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile MHP Genel başkanı Devlet Bahçeli’nin Cumhurbaşkanı Külliyesi'nde AK Parti genel başkanı ve Başbakan Binali Yıldırım eşliğinde Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmeleri  yeni bir sürecin başladığının ilk işaretidir.
Bu noktada 15 Temmuz tarihinden sonra bizimle bir araya gelen okuyucularımız “Yüksel Bey bu süreçte sürekli Hükümetin özelliklede Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yanında duruyor bu yönde yazılar kaleme alıyorsunuz” şeklinde birazda ince mesaj verdiklerinde biz anında Kılıçdaroğlu ve Bahçeli’yi örnek gösterip böylesi olağanüstü günlerde siyasetin geri plana atılması gerektiğini söylüyoruz.
15 Temmuz tarihinde uygulamaya konulan Darbe girişiminin ilk hedefinin Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Binali Yıldırım başkanlığındaki hükümet olduğu darbecilerin başarılı olabildikleri noktada bu girişimden diğer siyasi partilerinde nasibini alacakları bir noktada bizimde durduğumuz yer elbette Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Hükümetin yanı olacaktır.
Biz sürekli belirttiğimiz gibi 12 Eylül 1980 ihtilalini birebir yaşamış neslin temsilcisiyiz, o yüzden Allah korusun başarılı olacak bir Darbe girişiminin başta iş başında bulunan siyasetçiler olmak üzere bütün vatandaşlarımıza nasıl derin acılar yaşatacağını çok iyi bildiğimizden siyaset kurumunun ayakta kalması herkesin en temel hedefi olması gerekmektedir.
Başarılı olan yada olamayan her Darbe sonrası başta siyaset olmak üzere insan hayatını birebir etkileyen bütün unsurlar baştan başa yeniden dizayn olur. Milletin varlığına kasteden Darbecilerin etkisiz hale getirilmesinin üzerinden yıllar geçmesine rağmen darbe girişiminin izleri hayatımızdan kolay kolay silinmez.
Bu nedenle biz Darbe girişiminin bir numaralı hedefi olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve İşbaşındaki seçilmiş hükümetin yanında durmaya devam edeceğiz, TBMM başta olmak üzere Türkiye’nin pek çok kurumunun uçaklar tarafından bombalandığı bir noktada saydığımız kişi ve kurumların yanında durmak zaten başlı başına bir vatandaşlık görevidir.
Türkiye 15 Temmuz tarihinde aldığı tahribatı yavaş yavaş üzerinden atıyor, Bu süreçte bizde elimizden geldiği kadar aldığımız yaraların kapatılmasına içerisine düştüğümüz psikolojiden çıkmak adına yardımcı olacağız, üzerimize düşen görevleri asla yorulmadan yerine getireceğiz.
Yeter ki Siyaset kurumu yoluna devam etsin, Seçmen tarafından iş başına getirilen hükümetler Darbeler yolu ile değil onları iş başına getiren vatandaşlarımız tarafından sandık yolu ile götürülsün.
Bu günler ayrışmayı değil bir arada olmayı gerektiren bir süreçtir, kendi içerisinde bir be beraber olan Siyaset içerisinde bulunduğumuz bu zor günlerden kurtulmak adına Cumhurbaşkanı Erdoğan’ınetrafındaki saflarını daha fazla sıklaştırmalıdırlar.