Orada ölümle kalım arasında mücadele edenler de var, ölümü bekleyenler de var, sağlığına kavuşup evine gitmek isteyenler de.
Hastane bir başka alem.
Orada yaşamla ölüm arasında bocalayanlar da var, umudunu kaybetmeden direnenler de.
Ya akşam olmasını bekleyenler, ya da sabah olmasını iple çekenler de var.

Şair rahmetli Erdem Beyazıt güzel söylüyor hastaneyi dizelerinde:


‘Nice akşamlar bilirim ki
Karanlığını
Bir millet hastanesinde
Dokuz kişilik kadınlar koğuşu koridorunda
Başını kalorifer borularına gömmüş
Beyaz giysilerinden uykular dökülen tabiplerden
Haber sormaya korkan
Genç kızların yüreğinden almıştır.’

Sekiz yıl önce hayata gözlerini yuman şairin oğlu arada 'Radif abi' diye gelir yanıma.
Anlatır da anlatır ne varsa aklında. Babasıyla sohbetlerimiz de oldu sağlığında.
Ben her hastane meselesinde yeniden okurum ‘sebeb ey’ şiir kitabını.
Son günlerde ‘sebeb ey’ şiir kitabını yeniden okumak zorunda bıraktı hayat beni.
Babam bir süre hastanede yatınca benimde yanında sabahladığım geceleri hep
‘Sana, Bana, Vatanıma, Ülkemin İnsanlarına Dair’ kitabı yanımda oldu.
Ne kadar hüzünlü bir şairdi. Hastane akşamlarını anlatırken bile hep hüzün taşıyan dizeler.
Hastane bir başka alem.
Acemi sağlıkçıların yaptığı eziyetlere bakıyorsunuz sanki hiçbir şey olmamış yokmuş gibi davranışlar.
Adeta hasta bir insana değil de bir taşa yapılan muamele görüyorsunuz.
Bizim hastanelerimizde çoğunca haşin hoyrat çalışanlarla dolu. Kimin ne yaptığı belli değil.
Adeta deneme tahtası hastalar. Bir yığın ilaçlar kobay gibi insanlar üzerinde deneniyor.
Bir tedavi uygulanacağı zaman elinize zorla tutuşturulan ve imzalamanız istenen bir belge veriliyor.
Yazılı metinde hastanın başına bir şey gelirse ya da hasta ölürse sorumluluk kabul edilmez ibareleri var.
Daha burada yıkılıyor hasta yakını sırtüstü yere. Varın gerisini siz düşünün.
‘Koyun can derdinde kasap mal’ diye bir atasözü var. Bundan  daha acımasız daha vahşi.
 
Örneğin mideniz yıkanacak imzala bir şey olursa sorumluluk kabul etmem. İmzala!
Mesela biyopsi yapılacak masada kalırsa sorumluluk kabul etmem. İmzala!
Yatak yok! Yoğun  bakım dolu! Oda yok!
Sağlıkta sınıfta kalmayı bir kenara bırak sefalet diz boyu. Sadece kendimizi kandırıyoruz.
Rezilliğin bini  bir para. Moral sıfır. Şefkat  merhamet sıfır. Ölümü bekleyen hastaların gözlerinin feri kaçmış.
Daha başından moralden yıkılan hasta yakını ve hastalar. Sağlıkta çok eksik var.
Türk hekiminin daha yemesi gereken kırk fırın ekmek var. Sağlıkta yapılması gereken çok iş var.
Güya Anadolu yakasının en iyi hastanesi bir üniversite araştırma hastanesi ve başhekimi.
Bunları da sırası gelince yazacağım.                                                                                                                                         
Özel hastaneler bir başka alem.
Ne diyordu Erdem Bayazıt:
‘Beyaz giysilerinden uykular dökülen tabiplerden
Haber sormaya korkan’
İnsanlar bilirim.
Başka söyleyecek bir şey yok.