Yaşanan devir ve dönemler insan yaşamını da önemli derecede değiştiriyor, değişikliğe uğratıyor…
Hiç kimse: “Hayır ben değişmedim, değişemem” diyemez…
Zira kendi kendinin değiştiğini bile fark edemez valla…
Geçen gün İstanbul’da metrobüse bindim…
Herkes suskun-puskun kendi halinde…
Gebze’de otobüse bindim, kimse kimseyle artık konuşmuyor herkesin elinde bir akıllı cihaz, insandan akıllı insanları adeta esir almış durumda…
Eskiden insanlar kendi aralarında konuşur dertleşirlerdi…
Şimdi ise akıllı cihaz aracılığıyla sanal ortamda sanal yolla birbirleriyle  sohbet ediyor o dünya vasıtası ile iletişim kuruyorlar…
Bu husus da ayrı bir tez konusu olur üniversitelerde…
***
Her devrin kendine has görüntüleri ve yaşayış biçimi var demek ki…
Eskiden bizim gençliğimizde  Harem-Gebze, Gebze –Harem hattında minibüs yolcuğu yaparken böyle sessizlik ve kendi haline bir durum yoktu…
Koltuğuna yandan yandan oturan şoförün yönetimindeki minibüs, Temmuz sıcağında olduğu için her tarafı yayla gibi esiyor, Minibüsün teyp bölümünden de Ferdi Tayfur’un: “ Susadım çeşmeye varmaz olsaydım” şarkısının nameleri geliyordu…
Veya Müslüm Baba’nın “Yıllar Utansın!”, veya Orhan Baba’nın : “ Batsın bu dünya!”, “Sarhoşun Biri” şarkıları inletiyordu her tarafı…
Minibüsün garip bakışlı yolcuları da yol boyunca bu damar şarkıları eşliğinde, halen şehirleşmemiş ve gecekondulaşmamış kırsalı seyreder, Yunus Çimento’nun bacasına kafayı takarlardı…
Tabi ki o zamanlar kasaba olan ve halen “büyümemiş” olan Gebze’ye indiklerinde çoktan kulaklarının pası o damar şarkıları ile silinmiş olurdu…
***
Şimdi nasıl peki?
Bir amca geçti yanımdan kendi düşüncelerine ve dünyasına dalmış..
 Sesli düşünüyor olacaktı ki el ve kol hareketleriyle bir şeyler  yapıyordu..
Öyle kendi kendine konuşarak sokağın sonunda kaybolup gitti..
Bir genç kız geçti yakınımızdan elinde akıllı telefon kulağında kulaklık pastaneye girip çıktı ve yine aynı şekliyle gözleri yolda değil ama kulakları, dikkati ve yüreği o elindeki cep telefonundaydı..
 O da kaybolup gitti caddenin kenarından…
***
Bir sert fren sesi ile irkildi etraf…
Şehrin içinde ralli yapmaya meyilli ve niyetli olan bir genç kavşakta önünü” tıkayan” servis otobüsüne çarpmamak için yerinde kazıklamıştı…
 Ama belli ki “ Hızlı Genç” bayağı sinirliydi…
Öyle ya.. Yolu ve hızı  “Moruk bir Sürücü” tarafından kesilmişti nihayetinde…
Semt pazarında alışverişe çıktı herkes fiyatların düşük olması dileği ve umuduyla..
 Patlıcanın kendisine en az altı liradan göz kırptığını gördü…
 Aha salatalık da badem şekliyle kendisine 4 liradan nanik yapıyordu sanki…
“Düştüüüüü Teyzeeee…” sözleri ile irkildi pazara çıkan teyzemiz…
Arkasına ve yere baktı teyzemiz ne düştüğünü görmek için..
 Akabinde bağıran pazarcı genç sözlerini düzeltti:
“ Fiyatlar düştüüü teyze fiyatlaaar..”
***
Eskiden konuşkandık konuşkan, caddeler ve sokaklar daha bir cıvıl cıvıl,
 Daha bir renkli…
Şimdi herkes kendi havasında…
Gerçek hayatta iken sanal hayata yönlenmiş bir çoğumuz…
O herkesin “çok güzel, çok kusursuz ve çok parlak” bir kişilikte göründüğü o  sanal hayata…
Çok değiştik çok…
 Bilmem farkında mısınız?
SAĞLICAKLA  KALIN!