Bizim gençlik yıllarımızdan itibaren her seçim öncesi dönemin siyasetçilerinin “Türkiye hızla ABD’deki gibi iki partili sisteme gidiyor, bu durum Türkiye’nin lehine değil”  demelerinin üzerinden nerede ise 30 yıl geçti.
O dönemler pek çok kişi gibi işin doğrusu biz de Türkiye’de, ABD’de olduğu gibi iki partili sistemin geleceğine, daha da önemlisi başkanlık sisteminin kısa vadede bizim memleketimizde de uygulamaya geçeceğine en azından 20-30 yıl içerisinde hayat bulmayacağını düşünüyorduk.
12 Eylül 1980 ihtilali sonrası Turgut Özal ile başlayan Süleyman Demirel ile devam eden ama en önemlisi de Recep Tayyip Erdoğan’ın şahsında hayat bulan güçlü ve karizmatik lider profili hiç gelmeyecekmiş  gibi görünen başkanlık sistemini 24 Haziran tarihinde önümüze getirdi.
12 Eylül 1980 sonrası Türk siyasi hayatına giren yüzde 10’luk seçim barajı, hemen her seçimde bir ya da birkaç siyasi partinin baraj altında kalarak siyaset sahnesinden silinmesine vesile oldu. Bir seçim bilemediniz iki seçim dayanabilen ve yüzde 10’luk oy barajının altında dolaşan köklü partiler bile sonunda zamana mağlup olarak siyasi yaşamlarına son verdiler.
Başkanlık sistemine kapı aralayan 24 Haziran tarihinde yapılan seçimde başkan olabilmek için yüzde 51’lik oy oranına kavuşmak gibi bir mecburiyet ortaya çıkınca, partiler arasında bir arada olmayı mecbur kılan ittifak sözünü ettiğimiz 24 Haziran tarihindeki seçimden önce AK Parti ile MHP arasında hayata geçirilince, yüzde 50’lik oy oranını geçen Recep Tayyip Erdoğan’da Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk başkanı olarak tarihe geçti.
31 Mart 2019 tarihinde son derece önemli bir yerel seçim var 24 Haziran tarihinde yapılan milletvekili ve başkanlık seçimi için işbirliği yapan ve bu birlikteliğin ismini Cumhur İttifakı koyan AK Parti ve MHP’nin aynı beraberliği 31 Mart 2019 tarihinde de devam ettirme kararı almaları ile birlikte aynı ittifak İYİ Parti ile CHP arasında da sağlandı.
31 Mart 2019 tarihinde yapılacak yerel seçimde HDP’nin Güneydoğu Anadolu bölgemizde kazanacağı belediye başkanlıkları ile varlığını en azından önümüzdeki 5 yıllık dönemde de devam ettireceği kabul edilmekle birlikte o tarihte seçimi kazanacak HDP’li belediye başkanlarının terör ile işbirliği kanıtlandığı anda görevden alınıp yerine Kayyum atanacağı da biliniyor.
Böylesi bir noktada seçmen artık kabul etse de etmese de ya AK Parti ile MHP tarafından oluşturulan Cumhur İttifakı’na ya da CHP ve İYİ Parti tarafından oluşturulan Millet İttifakı’na oy vererek, yıllar yılı konuşulan iki partili sisteme merhaba diyecek.
İki partili sistemde bilindiği gibi var olmak isteyen ve mevcudiyetini devam ettirmek isteyen bir siyasi partinin lideri en az yüzde 51 oy almak zorunda kalacak. Türkiye’de yaklaşık 45 milyon civarında seçmen olduğu ve seçimi kazanmak için yaklaşık 24 milyon civarında oy almak gibi bir mecburiyet hasıl olunca, şartlar Türk seçmenini iki partili sisteme doğru hızlı bir şekilde götürüyor.
31 Mart tarihinde yapılacak olan yerel seçim artık kapısında beklediğimiz İki partili sisteme ne zaman ulaşılacağı ile ilgili son derece net fikir verecektir. Cumhur İttifakı yerel seçimden başarılı çıktığı an da ismine isterseniz İki partili sisten deyin, isterseniz başkanlık sistemi deyin bu yeni siyasi yapı beklediğimizden daha çabuk hayatımıza girecek. Millet İttifakı’nın başarılı olması durumunda da bu yapı biraz gecikerek bize ulaşacaktır.
Ancak 31 Mart tarihindeki seçimin sonucu ne olursa olsun hangi taraf daha fazla belediye başkanlığı kazanırsa kazansın  yeni siyasi yapının devam etmesi ile ilgili belirleyici unsur milletvekilliği ve başkanlık seçimi olacağından olağanüstü bir hızla bizi sarıp sarmalayan İki partili sistem artık seçmen tarafından da kabul edilmiş durumdadır.
Burada önemli olan ve cevaplandırılması gereken soru iki partili sistemin 81 milyon civarındaki vatandaşımızın hayat standardına neler katacağıdır.
Sonrası zaten siyasetçilerin bileceği iştir.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

banner51

banner34

banner38

banner57

banner33

banner37