Şu sıralar siyaset ile iştigal edenlere ya da "Herhangi bir siyasi partinin üyesi olmuş birisi için yapılması gereken en kolay iş nedir?" diye sorulsa alınacak tek cevap "-En kolay iş İYİ Parti'den istifa etmek, ederken de sosyal medya yolu ile Allah ne verdiyse başka siyasi partilere sinyal vererek İYİ Parti aleyhinde paylaşım yapmak" olacaktır.
Türkiye 14 Mayıs ve 28 Mayıs'ta son derece önemli iki seçim yaşadı. Seçime son derece iddialı giren Millet İttifakı TBMM’de azınlıkta kaldı. 15 gün sonra yapılan Cumhurbaşkanlığı seçiminde de başarısız olunca Cumhur İttifakı'nın adayı Erdoğan yeniden seçildi.
Türkiye gibi aldığımız nefesin bile siyaset olduğu bir ülkede muhalefette kalmak, hele belediye ile devlet kurumları ile iş yapanlar için ölümden bile beter bir durum olduğunu da bilmeyen yok gibidir.
Cumhur İttifakı'nın TBMM’de iktidar olmasından sonra Cumhurbaşkanlığı'nı da kazanması, ister istemez Millet İttifakı'na bel bağlayan bir kitle için son derece olumsuz bir sürecin başlamasına vesile oldu.
Böyle bir noktada değişik siyasi partilerden gelip İYİ Parti çatısı altında toplanan ve siyaseten iktidar bekleyen kim varsa, seçim sonu alınan başarısızlık sonrasında "Gördüğüm lüzum üzerine" ile başlayan sosyal medya paylaşımları ile istifa etmeye başladılar.
Bilindiği gibi istifa karşılıklı değil kişinin tek başına aldığı bir karardır. Kişi herhangi bir siyasi partiye katıldığında eğer kamuoyunda bilinen tanınan bir isim değilse, partiye katılması pek fazla bir anlam ihtiva etmez.
Söz konusu isimler herhangi bir siyasi partiye katılıyor, katıldığı siyasi partide kişinin gösterdiği performansa göre onu milletvekili adayı belediye başkan adayı, belediye meclis üyesi adayı ve il genel meclis üyesi adayı olarak kamuoyuna sunuyor.
O zamana kadar mahallede sıradan bir isim olan kişi ya da kişiler partiler sayesinde medyada yer buluyor. Başarılı olsun ya da olmasın toplumda tanınan, bilinen saygı, sevgi, itibar gören insanlardan birisi oluyor.
Başarı ya da başarısızlık hayatın her noktasında var. Başarılı olmak, iktidara gelmek adına kurulan siyasi partiler arasında kurulur kurulmaz başarıyı yakalayan siyasi parti de var, tarihin tozlu raflarında yerini alan da var.
Böylesi bu noktada siyaseten başarılı olan parti ya da partilerde herhangi bir sıkıntı olmuyor. Asıl sıkıntı her zaman olduğu gibi yapılan seçimden başarısız çıkan siyasi partilerde başlıyor.
Biz de şu aşamada böyle bir sorun yaşıyoruz. Yan komşusunun bile tanımadığı, selam vermediği bir insan katıldığı bir partide tanınır, bilinir olduktan sonra "Keramet partimde değil bendedir" diyerek başka denizlere doğru yelken açmakta bir sakınca görmüyor.
Sosyal medyanın hayatımıza her alanda egemen olduğu bir süreçte, 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçime sayılı günler kala kendisini var eden siyasi partiden istifa ettiğini son derece süslü püslü ifadeler eşliğinde, "Gördüğüm lüzum üzerine mensubu olduğum siyasi partimden istifa ediyorum hakkınızı helal edin vs.vs" ile devam eden ve ne işe yaradığı belli olmayan paylaşımlar yapıyor.
Sosyal medyada yayınlanan bu anlamsız istifa paylaşımlarının kime ne faydası olduğu ile ilgili herhangi bir fikir yürütmek zor.
Konu ile ilgili olarak bizimde kullanacağımız ifade "Bulutlar gelir geçer/kalıcı olan gökyüzüdür" söyleminden başka bir şey değildir.