Selamet yurdunun Sultanı (s.a.v) “Hubb’ul vatan,mine’l iman” buyurmuş. Vatan sevgisi imandandır. Üzerinde yaşayacağı bir vatanı olmayanın, vatanı işgal altında olanın evi, barkı, malı mülkü tarumar olur. Kiralık bir evi bile olmaz. Namusu, insan hak ve onuru çiğnenir.
Vatansızlığın ne olduğunu anlamak için, Suriye’ye ve Suriyeliye, Irak’a ve Iraklıya, Afganistan’a ve Afganistanlıya kısacası etrafımıza gözlerimizi açıp bir bakmak yeterli. Bu insanlar vatanlarıyla beraber, kimisi denizin dalgalarına yenik düştü canını, cananını kaybetti. Kimisi eşini, evladını, dostunu, akrabasını vatanını terk edip kaçarken bir kör kurşuna kurban etti. 
Kimisi kurtuluşu batının körelmiş vicdanına sığınmakta bulup kiliseye asker olup, vatanıyla beraber imanından oldu. Kimisinin eşi, kızı, gelini bir soysuza eş oldu, işoldu. Kimisi küresel şer odaklarının yeni katliamlarına ortak olmak için gönüllü asker oldu. Kısacası her şey oldular ama millet olamadılar, bu ümmete layık birer fert olamadılar, Nene Hatun olamadılar, Şerife Bacı olamadılar, Safiye Abla olamadılar.


Vataniçin, bayrakiçin, ezaniçin, namus için tankların önüne dikilen Halil, Erol, Mustafa olamadılar.
Evimiz kira, katımızyok, yüzlercedershane, binlerce okulu küresel şer odaklarının hizmetine sunmak için açmadık, bu milletin parasıyla üniversite açıp aklını kiraya vermiş mankurt yetiştirmedik, AVM’ler açıp, yatlarımızı marinaya bağlamadık. Buralardan elde edilen haram kazançlarla CIA'ya elaman yetiştirmek için gizli saklı bağışta bulunmadık. Biz bu vatanın nimetine talip olup, külfetinden köşe bucak kaçan olmadık.  
Biz vatanımızı sevdik. Milletimizi sevdik, bayrağımızı sevdik. Bu vatanı, bu milleti, bu bayrağı seveni sevdik. Bu yüzden Başkomutanımızın, Cumhurbaşkanımızın bir emri ile meydanlara koştuk, meydanlara koşmanın ölüme koşmak olduğunu biliyorduk, ölüme koştuk. 
Aynı Malazgirt Meydan savaşında, Sultan Alparslan’ın peşine koştuğumuz gibi, Çanakkale’de, Kurtuluş Savaşında Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün emriyle şehadet şerbetini içişimiz gibi, 15 Temmuz gecesi Başkomutanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın işaretiyle tanklarla güreşip, F 16 lardan atılan bombalara göğüs gerdiğimiz gibi. Kimimiz kolumuzu, kimimiz bacağımızı, kimimiz canımızı verdik ama vatanımızı asla vermedik. Bu vatan bizim.
Şimdi 7 Ağustos günü Yeni Kapıda düzenlenen “Demokrasi ve Şehitler Mitinginde” dosta güven, düşmana korku salan birlik ve beraberliğimizin en üst düzeyde ortaya konulduğu mitingi anlamlı kılma zamanıdır. Buradan yeni bir toplumsal sözleşme ortaya çıkarmalıyız. Şimdi bu topraklar üzerinde yaşayan, vatanını imanla seven herkesle omuz omuza verme zamanı. Bu aziz milletin bir olduğunda, iri olduğunda, diri olduğunda neler yapabileceğini bütün dünya gördü. 
Bu aziz milletin yiğit evlatlarına yüreğimizle beraber, kapılarımızı da ardına kadar açalım. Bu vatana, bu millete, bu bayrağa, bu milletin birlik ve dirliğine ihanet edenlerin altlarına tahsis ettiğiniz arabaları, koltukları, bu milletin kaynaklarını çekip alalım. Zira bu millet aç kalır, susuz kalır, kiralık evde oturur, kendi hak ve hukukuna el uzatanı affeder ama Vatana ihaneti asla affetmez.
Bugün bir yol ayrımındayız. Ya İstiklal ve tam bağımsızlığımızı kazanıp büyük bir devlet olmak için adımlarımızı hızla atacağız, ya da küresel şer odaklarının her on yılda bir ameliyat masasına alıp, onların desteğiyle yoğun bakım ünitesinde yaşamını sürdüren bir ülke olacağız. 


Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

banner51

banner34

banner38

banner57

banner33

banner37