Büyükşehir belediyesinin ayda bir yaptığı kültürel faaliyetler ile ilişkili bilgilendirme ve yeni projeler uygulamak üzere sivil toplum kuruluşlarıyla görüş alışverişinde bulunduğu bir programa daha katıldık.
Kültür işleri daire başkanı Ali Yeşildal toplantı boyunca kültür müdürü Hayriye Sezer ve toplantıdaki her konuşmacının adını zikrettiği Ufuk Eser fukile sessizce kırk konuşmacıyı dinleyip notlarını aldılar.’ Ufuk’ dedim içimden’ suyun ısındı’. Daire başkanından çok sana teşekkür ediyorlar. Şaka bir yana güzel insanlar güzel şeyler konuştu.
İsmet Özel’in Erbain şiir kitabını anımsadım hep. Nasıl denk geliyorsa kırk kişi oluyor toplantıda. Biz kırk kişiyiz birbirimizi biliriz gibi. Tam kırk kişilik bir toplantı.
Herkesin derdi aynı. Gittikçe kısırlaşan, yavanlaşan, zayıflayan, kalitesizleşen bir sanat edebiyat hareketinden şikâyetçiydi herkes.
Sanatçı edebiyatçı yazarçizer kalitesinin düştüğü şikâyeti tüm konuşmacıların ortak derdi oldu.
Sokaklarda kötü alışkanlıklardan, çirkin evlilik programlarından, toplumsal yapıyı örseleyen dizilerden, her türlü ahlaksızlığın alıp yürüdüğünden şikâyet vardı.
Cep telefonlarının esir ettiği çocuk büyük kadın erkek yaşlı insanların dış dünyadan koptuğundan şikâyetçi oldular.
Kimsenin artık kitap okumadığından, düşünmediğinden yazıp çizmediğinden konuşuldu.
Tiyatro konuşuldu, amatör tiyatrolara destek isteyen oyuncular yönetmenler oldu.
Bir hanımefendi şair yeni bir şiir kitabı çıkaracakmış destek verilmesi konuşuldu. Masalarda yeni basılmış bir kitap ‘sürgündeki palto ‘ Akif’i anlatıyordu.
Sağcısı, solcusu, fikirlerini söyledi. Sonuçta hepsi artık kitap okumayan yeni nesilden şikâyetçiydi. Çocukların okumadığından onlara okumanın aşılanması gerektiğinden söz ettiler.
Üç saat boyunca kimse bıkmadan, usanmadan, yorulmadan, konuştu, dinledi, anlattı, sordu cevapladı. Kimse bıkıp çıkmadı toplantıdan. Herkeste bir şeyler yapma isteği vardı ama ne yapacaklarını bilemiyorlardı. Destek istiyorlardı.
Yardım istiyorlardı. Bir şeyler yapmak istiyorlardı. Artık bir araya gelmenin gerektiği hepsinin yüzünden okunuyordu. Yanlış giden bir şeylerin olduğundan hepsi haberdardı.
Vahşi kapitalizmin, vahşi batının kendilerini hallaç pamuğu gibi attığı paramparça ettiği yüzlerinden okunan kırk insan. Yüzlerce binlerce hatta milyonlarcası sokaklarda yüzleri asık somurtarak yürüyorlar. Gülümseyemiyorlar hüzünlüler. Kırgınlar, yorgunlar savaşlardan bıkıp usanmışlar. Kırılıp dökülmüşler yalnızlaşmışlar.
Ama vahşi batı usanmamış.
Vahşi batı dillerini dinlerini inançlarını değerlerini sarsmış örselemiş.
Yormuş hırpalamış örselemiş.
Ama hala içlerinde umutları var.
Vahşi batının onlardan çok çekeceği var.