'Öğretilmiş çaresizlik' çok basit anlamı ile “Bazı bilgilerin ya da davranış biçimlerinin, ileri zamanlarda akıl yoluyla "YANLIŞ" olduğu anlaşılsa bile otomatik olarak yapmaya devam edilmesi durumunu açıklar. beyin yıkamaktan farklı olarak burada kişi, yaptığı hareketin yanlışlığının farkındadır ancak bu yanlışları düzeltecek gücü kendisinde bulamamaktır”
Öğretilmiş Çaresizlik insan hayatının her safhasında değişik biçimlerde verilir, Ancak sözünü ettiğimiz Öğretilmiş Çaresizliğin hüküm sürdüğü en geniş alan şüphesiz siyasettir.
Aradan kaç yıl geçti bilmiyoruz, Kurtlar Vadisi isimli Televizyon dizisinin tavan yaptığı günlerde Kurtlar Vadisi Irak isimli bir sinema filmi yapılmış, Askerlerimizin başına çuval geçirildiği dönemlerde içerisinde düştüğümüz bu ezikliği en azından sinema yolu ile gidermeye çalışan Film yapımcıları da bu yola başvurmuşlardı.
Bir sahnede Polat Alemdar karşı karşıya kaldığı şu an rütbesini hatırlayamadığımız ABD’li askere halk dili ile gider yapmaya kalkışınca ABD’li asker alaycı bir tavır ile “Kardeşim sen ne anlatıyorsun giydiğiniz donun lastiğini biz veriyoruz, Don lastiğini yapamadığınız bir dünyada gelmişsin bize gider yapıyorsun” diyerek bir noktada “Öğretilmiş Çaresizliğe” son derece güzel bir örnek vermişti.
Türkiye’nin çok partili döneme geçmesinden itibaren mesafe alamamaktan dolayı hegemonyasından bir türlü kurtulamadığımız ABD’nin o gün bu gündür üzerimizdeki baskısını bir türlü üzerimizden atamayınca hayatımızın her anında ABD’ye karşı oluşan belli belirsiz bir çaresizlik bizi yedi bitirdi.
Belki öyledir belki değildir, belki şehir efsanesi belki de masaldır ancak 1960 darbesi ile başlayan süreçte her 10 yılda bir yapılan darbelerin arkasında ABD’nin olduğu ABD’nin istemediği takdirde Türkiye’de yaprak kımıldamayacağı, Türkiye’de ABD’den izinsiz hiç kimsenin Başbakan olamayacağı ile ilgili bir algı var.
Geçtiğimiz gün Kontrollü İstikrarsızlık başlıklı yazımızda da belirtmiştik, Türkiye’de Albay rütbesinde bulunan her subayın Eğitim görmek için Kaymakamlık makamına ulaşmış her bürokratın bilgi ve görgüsünü geliştirmek için ABD’ye gitmesinin artık bir keyfiyet değil de bir Mecburiyet olduğu her Türk vatandaşı tarafından kolayca kabul edilecektir.
ABD, Türkiye’ye yardım etmezse..ABD,Türkiye’ye silah yardımı yapmazsa…ABD ,Türkiye’ye teknoloji transferi yapmazsa..diye başlayan ve sahifeleri dolduracak kadar uzun ihtiyaç listesine bakıldığında ortaya sanki ABD olmaz ise Türkiye nefes alamayacak gibi bir psikoloji çıkıyor.
ABD’ye karşı 1960 yılında başlayan ve 55 yıldır devam eden bu “Öğretilmiş Çaresizlik”sendromu dolayısı ile ABD’yi sanki evimizin içindeki “Büyük Ağabey” olarak kabul eden milletimiz ABD’nin bu büyüklüğünü bir keyfiyet olarak değil de bir mecburiyet olarak kabul ediyor.
ABD tarafından hayatımıza sokulan bu “Öğretilmiş çaresizlik” öylesine ileri boyutlara gitmiş ki Türkiye miktarı fazla olmayan İhracatının nerede ise tamamını AB Ülkelerine yaptığı bu ülkelerin para biriminin de “Euro” olmasına rağmen bizim “Lira” olarak bildiğimiz para birimimizin de aslına “Dolar” olduğu gerçeği artık asla su götürmez bir gerçek olarak orta yerde durmaktadır.
Türkiye’de vatandaşımızın çok büyük bir kısmı oy verdiği siyasi partinin ABD’ye kafa tutmasını ve ABD’nin güdümünden çıkması gerektiğini düşünüyor işin daha da ilginci bugün seçime çok az bir zaman kala bir siyasetçi çıksa “ABD’ye Karşı olanların Partisi” isimli bir parti kursa iddia ediyoruz tek başına iktidara gelecek oy oranını yakalayabilir.
Ancak bizi 50-60 yıldır sarıp sarmalayan “ABD’nin istemediği hiçbir siyasetçi Türkiye’de iktidara gelemez” algısı böyle bir siyasi partinin bırakın kurulmasını telefuz bile edilemez.
15 Temmuz tarihinde meydana gelen Darbe girişiminin arkasında hemen herkes ABD’nin olduğunu biliyor hissediyor, Bundan yıllar önce Bölücübaşı Öcalan’ın ABD tarafından paket yapılıp bize verildiğini dönemin başbakanı rahmetli Ecevit’in “ABD’nin Öcalan’ı bize neden verdiğini anlamış değiliz” dediğini Türkiye’de bilmeyen kalmadı.
Bugünlerde 15 Temmuz darbesini püskürten hükümet Darbenin arkasında ABD’nin olduğunu ve ADB’nin bu girişimi Fethullah Gülen üzerinden hayata geçirdiğini daha açık bir dil ile ifade ediyor, Bunun için ABD’nin Gülen’i iade etmesi gerektiğini de söyleyen Hükümetin bize göre bu noktadaki tek şansı Cumhurbaşkanı Erdoğan’dır
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yapısı uzun uzadıya hesap kitap yapmaya müsait değil, Erdoğan aklının arkasında bir şey biriktirmiyor ne varsa o anda söylüyor. Dolayısı ile yukarıda da belirttiğimiz gibi 55-60 yıldır bizi esir eden “Öğretilmiş Çaresizlik” sendromu aşılabilirmi..? şeklindeki soruya “Eğer aşılacaksa bu dönem Cumhurbaşkanı Erdoğan vesilesi ile aşılır aksi takdirde bu çaresizlik sonsuza kadar sürüp gidebilir” olacaktır.
Bekleyelim, görelim..