15 çocuklu Hırvat bir baba ile Sloven bir annenin bir ailenin yedinci çocuğu olan ve 1953 ile 1980 yılları arasında yani 27 yıl Yugoslavya’yı yöneten Mareşal Josip Broz Tito’nun ölümünden ve Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti'nin ortadan kalkmasıyla aynı topraklar üzerinde Bosna-Hersek/  Hırvatistan/Slovenya/ Makedonya/Sırbistan/Karadağ ve Kosova isimli ülkeler kurulmuştu.

Yugoslavya’nın parçalanmasından sonra Bosna Hersek’e giden bir gazeteci ikindi saatlerinde bahçesine vuran güneş ile ısınmaya çalışan yaşlı bir kadına “Teyzeciğim Yugoslavya nasıl bölündü, siz bu bölünmenin farkına varamadınızmı..?” şeklinde bir soru yöneltmişti.

Bosnalı yaşlı teyze Gazetecinin bu sorusuna “Evladım televizyonlarda çok güzel diziler vardı. Biz pembe dizilere öyle bir dalmıştık ki, uyandığımızda diziler bitmiş ama Yugoslavya’da paramparça olmuştu. Dizilerden başımızı kaldırıp Yugoslavya’nın parçalanmasını göremedik, yazık oldu” cevabını vermişti.

Bilindiği gibi Ülkeler artık topla/Tüfekle yada ağır silahlarla istila edilmiyor, çok daha basit yollar ile bir tek kurşun atılmadan Televizyonlarda naklen dizi yada maç yayın seyreder gibi ülkelerin parçalanmasını yada yönetimlerin değişmesini seyrediyoruz.

Şu an Türkiye’de sayısını unuttuğumuz kadar televizyon kanalı ve o kanallarda görevi  “sabun köpüğü” gibi programlarla vatandaşı uyutmaya dünya gerçeklerinden uzaklaştırmaya çalışan diziler, Sinema filmleri, yarışma programları sabahın erken saatlerinden gece yarılarına kadar sürüp gidiyor.

Televizyon kanallarında artık haber yada haber programları bulmak nerede ise imkansız, Var olan haberlerde ise ya son derece taraflı ve yoruma açık haberler yada pazartesi günü ünlü olup Cuma günü hiç kimse tarafından hatırlanmayan sözde sanatçıların yaş günleri evlenme yada boşanmalarını konu eden haberler veriliyor.

Sabahın erken saatlerinden itibaren herhangi bir televizyon kanalını açan seyirciyi saatler süren ve hergün tekrarlanan diziler karşılıyor, toplumun örf ve adetlerine tamamen ters bir şekilde verilen bu diziler sayesinde vatandaşımız artık doğru ile yanlışı ayıramaz noktalara gelmiş durumda.

Evlilik programı diye vatandaşa sunulan pespaye diziler, 8-10 şehidimizin geldiği günlerde bile devam eden eğlence programları, vatandaşlarımızın gözlerini kırpmadan televizyonların karşısına çivilenmiş bir şekilde seyredilen yarışma programları tavan yapmış durumda.

Kendisini bir şekilde bu dizilerden kurtarmayı başaran ve “hiç değilse haber programı seyredeyim” diye düşünen vatandaşlarımız bu seferde son derece taraflı bir şekilde yapılan “Açık oturum” programlarına katılıyorlar, son derece bilgisiz bir güruh tarafından en ufak bir araştırma yapmadan ekrana çıkan bu konuşmacılar vatandaşın doğru bildiği her şeyi bir anda silip süpürüyor.

Böylesi programlar ile vatandaşı esir eden, dünyada olup biten hemen her şeyden uzaklaştıran, gerçek gündemleri bilme imkanını ortadan kaldıran programlar sayesinde “her şeyi yarım bilen” bir toplum ortaya çıkmış oldu.

Ülkeyi yöneten hemen herkesin şikayetçi olduğu ancak hiç kimsenin bir şey yapmadığı belki de yapamadığı televizyon kanalları vasıtası ile Ülke insanının bütün manevi değerleri şu sıralar ayaklar altına alınmaya ve çiğnenmeye başlanmış durumda.

İş başında kendisini muhafazakar olarak tanımlayan bir Hükümet olmasına rağmen manevi değerleri bu kadar aşağılayan televizyon programları başka bir ülkede var mıdır.?

Bilmiyoruz, ancak böyle giderse Televizyon programları dolayısı ile Türkiye Cumhuriyetini son derece zorda bırakacak bir süreç oluşturulacak ve Allah korusun hiçte hoşumuza gitmeyen hadiseler yaşanmaya başlanacaktır.